''Toplumun hızla yaşlanması, bireysel emeklilik ve sigorta sektörü için hem bir meydan okuma hem de yeni fırsatlar sunuyor.''
Türkiye'nin nüfusu giderek yaşlanıyor ve bu demografik değişim, ekonomik ve toplumsal yapıyı derinden etkiliyor. 2022 yılı sonu itibarıyla 65 yaş ve üzeri nüfusun toplam nüfus içindeki oranı %9,9'a ulaşmıştı. Bu oranın 2030 yılında %12,9'a, 2040 yılında ise %16,3'e çıkması bekleniyor.
Nüfusun yaşlanması; sosyal güvenlik sistemleri, sağlık hizmetleri ve iş gücü piyasaları üzerinde önemli baskılar oluşturabilir. Bu nedenle, Türkiye'de yaşlılara yönelik sosyal politikalar geliştiriliyor ve aktif yaşlanma ile gümüş ekonomi stratejileri üzerinde duruluyor. Bu stratejiler, yaşlı bireylerin ekonomik ve sosyal hayata daha aktif katılımını teşvik etmeyi amaçlıyor. Ancak, mevcut politikaların etkinliği ve uygulama düzeyi konusunda bazı eksiklikler bulunuyor. Özellikle, yaşlı nüfusun ekonomik ve sosyal hayata entegrasyonu için daha kapsamlı ve sürdürülebilir politikaların geliştirilmesi gerekiyor. Bu bağlamda, yaşlı dostu kentler, erişilebilir sağlık hizmetleri ve sosyal destek mekanizmalarının güçlendirilmesi önem arz ediyor.
Yaşlanan nüfusun getirdiği ekonomik ve toplumsal zorluklara karşı Türkiye’nin attığı bazı adımlar umut verici olsa da bu alanda daha kapsamlı ve etkili politikalar geliştirilebilir.
Türkiye, Avrupa'nın en hızlı yaşlanan ülkelerinden biri olarak, yaşlı nüfusun artışıyla birlikte finansal hazırlık ve sürdürülebilirlik konularında önemli adımlar atıyor. 2024 yılı itibarıyla, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği ve yaşlı nüfusun finansal ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla çeşitli politikalar ve programlar hayata geçirildi.
Türkiye'de sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği, aktif (prim ödeyen) ve pasif (emekli aylığı alan) sigortalıların dengesine bağlıdır. SGK verilerine göre; 2009 yılında 1,78 olan aktif-pasif oranı, 2024 Nisan ayı itibarıyla 1,63'e geriledi. Bu durum, çalışan ve prim ödeyen sayısındaki artışın, emekli sayısındaki artışın gerisinde kaldığını gösteriyor. Dolayısıyla, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği için yeni politikaların geliştirilmesi gerekiyor.
Örneğin; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yürütülen Yaşlı Destek Programı (YADES) yaşlıların korunması, desteklenmesi ve yaşamlarının kolaylaştırılması amacıyla belediyeler tarafından hazırlanan projelere finansman desteği sağlıyor. Bakanlık tarafından geçtiğimiz sene, bu programa 7 yılda toplam 39 milyon TL kaynak aktarılarak, 61 farklı proje ile 87 bin 479 hanede toplam 128 bin 148 yaşlı bireye ulaşıldığı açıklanmış ve 2024 yılı için de 11 milyon 278 bin lira ödenek ayrıldığı duyurulmuştu.
Bu programda verilen hizmetler geliştirilirken, yaşlı bireylerin ulaştıkları olgunluk düzeyiyle oluşan yeni yetenek, istek ve ihtiyaçları da dikkate alınıyor. Bu bağlamda, 43 ilde huzurevlerinden hizmet alan 1923 yaşlı bireye Dijital ve Finansal Okuryazarlık Eğitimi de verildi. Ayrıca teknolojiye uyum sağlamalarını kolaylaştırmak için hazırlanılan Dijital Bahar Projesi ile 8 huzurevinde 9 Dijital Bahar Odası oluşturuldu.
Dolayısıyla, ülkemizin yaşlanan nüfusun finansal ihtiyaçlarına yönelik çeşitli adımlar attığını ve programlar geliştirdiğini ifade edebiliriz. Ancak, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği ve yaşlı nüfusun finansal refahının sağlanması için daha fazla kapsamlı ve uzun vadeli stratejilere ihtiyaç duyuluyor.
Toplumun hızla yaşlanması, bireysel emeklilik ve sigorta sektörü için hem bir meydan okuma hem de yeni fırsatlar sunuyor. Yaşlanma krizinin etkilerini azaltma konusunda sektörümüze önemli sorumluluklar düştüğünün bilinciyle hareket ediyoruz. Bu süreçte sektör olarak, yaşlı nüfusun artan sağlık harcamaları, emeklilik dönemi gelir güvencesi gibi ihtiyaçlarına yönelik olarak çeşitli adımlar atıyoruz.
Sektörümüz ile sosyal güvenlik sistemi arasındaki etkileşimin artırılması oldukça önemli. BES, bu iş birliğinin en başarılı örneklerinden biri olarak öne çıkıyor. BES her ne kadar önemli bir varlık büyüklüğüne ulaşmış olsa da milli gelire oranla mevcut tutarı halen tam potansiyeline ulaşmış değil. Bu potansiyeli en iyi şekilde değerlendirmek adına çalışmalarımızı sıkı bir şekilde sürdürüyoruz. Örneğin; MetLife olarak kampanya dönemlerinde yeni BES müşterilerine gelecekte de huzurlu ve mutlu bir emeklilik hayatı yaşamaları için özel olarak sunduğumuz ek katkı payı fırsatları büyük ilgi uyandırıyor.
Ayrıca, tamamlayıcı sağlık sigortası (TSS) alanında da büyük bir potansiyel bulunduğunu unutmamak gerekiyor. Sosyal güvenlik alanındaki kamu-özel sektör iş birliğini güçlendirebilecek özel emeklilik ve sağlık planları arasındaki entegrasyonlar yapılabilirse bu alandaki potansiyel de açığa çıkacaktır.
MetLife olarak geniş kurum ağı ve teminat özelliklerine sahip olan TSS ürünümüzle sigortalıların sağlık hizmeti almasını sağlıyoruz. Ayrıca müşterilerimizin sağlık ihtiyaçlarına yanıt vermenin yanı sıra birbirinden değerli ek hizmetlerle yaşam kalitelerini koruma imkânı sunuyoruz.