Image

''Yaşlanan ülke nüfusumuz, ülkemizin sosyal güvenlik sistemi üzerinde bir baskı yaratmaya başladı.''

Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere, yaşlanan nüfus ve buna bağlı olarak söz konusu kitlenin yaşam standartları ve bakımı tüm dünyanın sıcak gündeminde yer alan önemli bir konu haline geldi. Yaşlı nüfus dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artmaya devam ediyor. TÜİK tarafından açıklanan “İstatistiklerle Yaşlılar, 2023” raporuna göre; yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusun toplam içerisindeki payı yüzde 10,2 seviyesinde. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının yüzde 10’u geçmesi, nüfusun yaşlanmasının bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Bunun yanı sıra, yaşlı nüfusun toplam içerisindeki payının 2030 yılında yüzde 12,9’a, 2080 yılında ise yüzde 25,6’ya yükseleceği öngörülüyor. Diğer bir deyişle, 2080 yılından itibaren ülkemizdeki her 4 kişiden biri 65 yaş ve üzeri olacak.


Veriler, Türkiye nüfusunun yaşlanma hızının ve yaşlı bağımlılığının artacağını gösteriyor. “İstatistiklerle Yaşlılar, 2023” raporuna göre; çalışma çağındaki 100 kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı 2023 yılında yüzde 15 seviyesine geldi. Yapılan projeksiyonlara göre; yaşlı bağımlılık oranının 2030 yılında yüzde 19,6'ya, 2080 yılında ise yüzde 43,6’ya yükseleceği belirtiliyor.

Bu veriler ışığında ülkemiz nüfusunun hızla yaşlandığını ifade etmek isterim. Yaşlanan toplumlarda artan sağlık harcamalarının sosyal güvenlik sistemi ve kamu maliyesi üzerinde ciddi bir baskı oluşturması kaçınılmaz. Bunun yanı sıra, yaşlanan nüfus hem toplumsal ilişkiler hem de ekonomik yapıda değişimlere yol açma potansiyeline sahip. Bu risklere istinaden, ülkemiz kamu otoritesinin emeklilik ve sosyal güvenlik sisteminde gerekli tedbirleri almak için harekete geçtiğini ifade edebiliriz. Yaşlı bağımlılığının hem toplumsal olarak hem de ekonomik anlamda oluşabilecek etkilerine karşı hazır olmak adına, yapılan düzenlemelerin Türkiye’yi yaşlanma hızı artan bir nüfusun yaratacağı değişimlere hazırladığını söyleyebiliriz.

Bununla birlikte, hızla yaşlanan nüfusumuzun yaratacağı etkileri düşündüğümüzde beraberinde getireceği risklere karşı tam anlamıyla hazır olmadığımızı da belirtebiliriz. 31 Ekim 2024 tarihli Emeklilik Gözetim Merkezi verilerine göre, gönüllü bireysel emeklilik ve otomatik katılım kapsamında birikim yapan tekil katılımcı sayısı 15 milyon, katılımcıların ortalama birikim tutarı da 76 bin TL civarında ölçülüyor. TÜİK tarafından açıklanan 31 Aralık 2023 tarihli nüfus istatistiklerine göre, ülke nüfusumuz 85,3 milyon. Buna göre sigortalı çalışan nüfusun yaklaşık yüzde 40’ı, toplam nüfusun ise yaklaşık yüzde 80’i şu an BES kapsamında değil. Yaşlandıkça yoksullaşmamak için, çalışma hayatımız boyunca yaptığımız birikimleri Bireysel Emeklilik Sistemi’ne (BES) yönlendirmemiz ve bu sistemi ikinci bir sandık olarak görme fikrini iyice benimsememiz lazım.

TÜİK tarafından yayımlanan “İstatistiklerle Yaşlılar, 2023” raporuna göre, yaşlı bireylerin yüzde 20,4’ü yalnız yaşıyor. Yaşlı olup özellikle tek kişilik hanelerde bulunan ve ihtiyaçlarını kendi bütçesi ile karşılaması gereken kişilerde, sağlık harcamalarının yoksulluğu arttıran yıkıcı etkiye sahip olduğunu biliyoruz. Bu açıdan bakıldığında, özellikle ileriki yaşlarda artacak sağlık harcamalarının sürdürülebilirliği ve toplumun yaşlı kesiminin yaşam kalitesinin artırılması önem arz ediyor.

Aynı rapordaki gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre yoksulluk oranı, yaşlı nüfus için 2019 yılında yüzde 14,2 iken, 2023 yılında yüzde 21,7’ye yükseldi. Buradaki artış da esasen bireylerin yaşlılık dönemine finansal olarak hazır olmadan girdiğini gösteriyor. İlgili veriler, emeklilik dönemi için bireylerin ek gelir ihtiyacı olduğunu, yoksulluk oranının daha da artmaması için bu alanda toplumsal farkındalığın artırılması ve yapısal önlemler alınması gerektiğini gösteriyor.

Yaşlanan ülke nüfusumuz, ülkemizin sosyal güvenlik sistemi üzerinde bir baskı yaratmaya başladı. Ülkemizde 27 Ekim 2003 tarihinde faaliyete geçen Bireysel Emeklilik Sistemi’nin (BES) başlıca iki temel amacının, kişilerin ilerideki dönemde ek bir gelir elde ederek refah düzeylerini yükseltmeleri için bugünden emeklilik dönemlerine yönelik birikim yapmaya başlamaları ve aynı zamanda ekonomimize uzun vadeli tasarruf sağlanması olduğunu belirtmek isterim.

Yaşlanan ülke nüfusunu hem toplum hem de bireyler açısından ele alırsak, ekonomimizi destekleyen ve kişileri de bir nevi yaşlılık dönemi için önceden hazırlayan Bireysel Emeklilik Sistemi’nin yaşlanan nüfusun yaratacağı etkiler ile mücadele anlamında çok kritik bir yere sahip olduğunu düşünüyoruz. BES’e yönelik farkındalığın artırılması ve BES’in tüm bireyler tarafından erkenden benimsenmesi ile çalışma döneminde kişinin kendi emeklilik dönemine yapacağı yatırım, kişilerin var olan yaşam standartlarının korunması için önemli bir adım olacaktır.

2025-2027 Orta Vadeli Program’da (OVP), BES’i ve otomatik katılımı ilgilendiren, toplumdaki bireyleri gelecekleri için tasarruf etmeye ve onların bu tasarruf araçlarından yüksek fayda sağlamalarına yönelik birçok maddeye yer verildi. Programın “Tasarrufların Artırılması” başlığı altındaki ilk maddesi, otomatik katılımın Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’ne (TES) dönüştürülmesi olarak yer aldı. TES’in sistemde yaratacağı hareketlenme ile, sistemde tasarruf yapan katılımcı sayısının 3 yıl içerisinde yaklaşık 3 katına yükselme potansiyelinin olduğu değerlendiriliyor. Kamu otoritesi tarafından emeklilik sisteminin gelişimi ve yaygınlaşması için teşvik edici bu maddelerin öneminin bilincindeyiz. Bizler de sektörel oyuncular olarak toplumda bireysel emeklilik ve tasarruf bilincini yerleştirmeye ve sağlamlaştırmaya yönelik rolümüzü benimsiyor ve buna yönelik çabalarımızı sürdürüyoruz. BES’in tabana yayılması ile beraber ülkemizin hem toplumsal hem de ekonomik olarak yaşlanmaya daha da hazır olacağını değerlendiriyoruz.