“Önümüzdeki beş yıl içerisinde beş farklı jenerasyona hizmet vermemiz gerektiğinin bilincindeyiz.”
Dünya nüfusu içerisinde bugün itibariyle %30 gibi büyük bir paya sahip olan Z kuşağının yakın zamanda sosyal ve finansal açıdan tüm normları kökten değiştirmesi öngörülüyor.
1990’ların ortası ile 2010 yılları arasında doğmuş olan bu kuşağın karakteristik özellikleri ve yaşam tarzları her jenerasyon gibi doğup büyüdükleri dönemin olayları ile şekilleniyor. Bu kuşağın öncelikli konuları güvenlik ve finansal özgürlük. En büyük avantajları ise teknolojiye çok kolay uyum sağlayabilmeleri. İnternet ve akıllı telefon kullanımının en yaygın olduğu dönemde doğmuş olan bu dijital kuşak çok fazla bilgi akışına sahip ve bunun neticesinde finansal olaylara ve gündeme hakimiyetleri çok yüksek. Sosyal medyayı, yapay zeka uygulamalarını kendi ihtiyaçlarına yönelik olarak en etkin şekilde kullanabiliyorlar. Günümüzün artan yaşam maliyeti ve istihdam sorunları bu jenerasyonu daha fazla tasarruf etmeye, gelecekteki planlarını gerçekleştirebilmek için daha çok birikim yapmaya yönlendiriyor. Z kuşağının genç kesimi henüz eğitim dönemindeler ve ebeveynlerinden destek alıyorlar. İleri yaşta olanlar ise henüz ilk işlerinden düzenli gelir elde etmeye başladılar, dolayısıyla sınırlı tasarruf imkanları var. Ancak, avantajlı oldukları özelliklerini ön plana çıkartarak sürekli finansal güvencelerini artırmaya çalışıyorlar. Yani teknolojiyi kullanarak, yenilikler ve fırsatlar hakkında erken bilgi sahibi olup, girişimci davranıp çok hızlı karar alıyorlar. Bu konularda başarılı olduklarını da söyleyebiliriz. Birkaç yıl içerisinde bu jenerasyon eğitimlerini tamamlayıp kalıcı bir meslek sahibi olacak ve aile kurmak, bütçe sorumluluğu almak, ev sahibi olmak gibi temel evrelerden geçerek politikada, ekonomide, iş dünyasında ve diğer sosyal konularda esas söz sahibi olacaklar.
AXA Türkiye olarak portföyümüzde ülke çapına yayılmış 4.3 milyon aktif müşterimiz mevcut ve bu değerli veri kaynağını sadece finansal değerlendirme için değil, sosyal analizlerde de kullanıyoruz. Önümüzdeki beş yıl içerisinde beş farklı jenerasyona hizmet vermemiz gerektiğinin bilincindeyiz. Dolayısıyla ürünlerimizde, emeklilik planlarımızda ve sunduğumuz diğer hizmetlerde her segmentin bugünkü ve ilerideki ihtiyaçlarını düşünerek hareket ediyoruz. İletişim açısından bakarsak; mümkün olan tüm kanalları aynı anda kullanmamız gerektiğini görüyoruz çünkü her kuşağın alışkanlıkları ve yaşam tarzları farklı. Örnek vermek gerekirse Y kuşağı ve öncesi dijital dünyaya uyum sağlamış olsa da yüz yüze iletişimi tercih ediyor dolayısıyla gerek çözüm merkezimiz çatısı altındaki çağrı merkezlerimi kullanarak gerekse acente ağımız vasıtasıyla bu kuşak ile canlı iletişim imkanı sağlıyoruz. Diğer taraftan Z kuşağı gibi teknolojiyi aslında farkında olmadan kullanan segmente sürekli yenilenen teknolojik geliştirmeler çerçevesinde mobil ve web tabanlı çözümler sunuyoruz. Yakın zamanda satış fonksiyonlarımız için kullanmakta olduğumuz yapay zeka uygulamalarını da bu iletişim kanallarına dahil edeceğiz. Ayrıca bu kanalları güncellerken müşterilerimizin farklı kanallar arasında kesintisiz geçişler yapabilmesini de planlıyoruz. Ürünlerimizin ve emeklilik planlarımızın tasarımında ise ilgili segmentin yaşam döngüsünü dikkate alıyoruz. Farklı bir örnek olarak; 18 yaş altı BES sözleşmesi sahibi bir Z kuşağı katılımcısının birkaç yıl sonra araç sahibi olabileceğini veya rutin sağlık ihtiyaçları için dar kapsamlı bir tamamlayıcı sağlık sigortası talep edebileceğini düşünerek; bir taraftan kesintisiz düşük katkı paylı bir BES planı tasarlayıp, bu plan ile kasko veya sağlık sigortasında farklı fiyatlama uygulanmış indirimli ürünler almasını sağlıyoruz. Bizim açımızdan önemli olan konu; her kuşaktan bireyin uzun süreli müşterimiz olarak kalması ve birden çok ürün sahibi olmasıdır. Böylelikle kuşaklar yer değiştirse de hizmetlerimiz kesintisiz devam edebilecek ve portföyümüz istikrarını koruyacaktır.
Sürdürülebilir bir emeklilik sistemi ülkemizin tasarruf oranını çok olumlu etkilemektedir. Bu istikrarın devam ettirilebilmesi sadece genç kuşakların değil tüm kuşakların sistemde olması ile mümkündür. Her kuşağın karakteristiği, yaşam tarzı ve ihtiyaçları farklı olsa da dört temel faktörün birçok katılımcı için sistemde kalmaya etken olduğunu düşünüyoruz. Bu faktörler katılımcının gelir düzeyi yani tasarruf imkanı, tasarruf alışkanlıkları, bireyin yaşamında hangi evrede olduğu ve sistemden sağlanan finansal faydadır. Dolayısıyla her kuşak için bu faktörleri dikkate alarak emeklilik sistemimizi geliştirmeye devam edebiliriz. Örneğin 1980 öncesi kuşaklar bugün emeklilik dönemlerini yaşadıkları için bugüne kadar yaptıkları tasarruflar ile yüksek hacimde bir fon büyüklüğüne ulaştılar ve artık bu birikimlerini hayata ilişkin planlarını gerçekleştirmek, aileleri ile paylaşmak veya sağlık harcaması gibi acil durumlarda kullanmak üzere değerlendirmekteler. Bu kuşağın sistem ile ilişiğinin kesilmemesi için birikimlerini riski ve getiri volatilitesi düşük emeklilik fonlarında sabitleyebilir ve enflasyon üzerindeki reel fon getirilerine ait kısım ile düşük faizli kredi imkanlarını finanse edilebiliriz. Burada devletin ilgili kurumlarının desteğine ve planlamalarına da ihtiyaç duyulacaktır. Ayrıca, Z kuşağı gibi henüz tasarruf imkanı az olan ancak gelecek planları için birikim ihtiyacı olan nüfusa katkı payı düşük olan uzun süre ara verme kesintisi uygulanmayan ve sadece acil durumlarda değil eğitim harcamaları gibi kişisel gelişime yönelik harcamalarda da kısmı çekim imkanı sağlayan planlar sunabiliriz. Özet olarak, her kuşağın ihtiyacı değişkenlik göstermekle birlikte sistemden sağlayacakları faydaları çeşitlendirerek sistemde kalmaları ve yaygınlığı artırmamız mümkündür. 18 yaş altı BES uygulaması gibi son dönemdeki başarılı geliştirmeler bize emeklilik sisteminin gelecekte daha iyi noktalara gelebileceğine işaret ediyor.