Özel Röportaj: ''Sigorta Sektörü 2030’a Güçlü Hedeflerle İlerliyor''
Özel Röportaj: ''Sigorta Sektörü 2030’a Güçlü Hedeflerle İlerliyor''

Özel Röportaj: ''Sigorta Sektörü 2030’a Güçlü Hedeflerle İlerliyor''

Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Uğur Gülen; “Güçlenen sermaye yapısı, sektörün finansal dayanıklılığını ve yatırımcı güvenini artırıyor.”

2025’in ilk yarısını geride bırakırken, sektörün bugüne kadarki performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?  

Sigorta şirketlerimiz 2025’in Ocak-Mayıs döneminde toplam 484.3 milyar TL prim üreterek, geçen yılın aynı dönemine göre üretimlerini yüzde 51,6 artırdı. Aynı dönemdeki enflasyonla mukayese edildiğinde sektörün reel büyümesi yüzde 12 oldu.

5 ayda toplam üretimin 419.5 milyar TL’si hayat dışı sigortalardan, 64.7 milyar TL’si de hayat sigortalarından kaynaklandı. Bu yılın ilk 5 ayında hayat dışı sigortalar geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 47,9 büyürken, hayat sigortalarında büyüme yüzde 81,4 oldu. Yılın 5 aylık enflasyonu ile mukayese edildiğinde hayat dışı sigortalar reel bazda yüzde 9,2, hayat sigortaları ise yüzde 34 büyüdü.

Yılın ilk 5 ayında hayat sigortalarından sonra en yüksek büyüyen branş sağlık sigortaları oldu. Şirketler Ocak-Mayıs döneminde 94.3 milyar TL sağlık primi üreterek, geçen yılın aynı dönemine göre üretimlerini yüzde 70,63 artırdı. Sağlıkta reel büyüme ise yüzde 26,01 oldu.

Trafik sigortalarında ise şirketler 95.6 milyar TL prim üreterek, geçen yılın Ocak-Mayıs dönemine göre üretimlerini yüzde 46,67 artırdı. Trafik sigortasındaki reel büyüme ise yüzde 8,32 oldu.

Bu yılın 5 aylık dönemde dikkat çeken bir gelişme de son aylarda negatif büyüyen kaskoda büyümenin artıya geçtiği oldu. Şirketler 55.1 milyar TL kasko primi üreterek, geçen yılın Ocak-Mayıs dönemine göre üretimlerini yüzde 30,57 artırdı. Buna rağmen kasko pazarı yüzde 3,57 reel olarak küçüldü.

Ayrıca yangın, doğal afetler ve finansal sigortalar gibi branşlarda da farkındalık ve talep yükseliyor. Özellikle bina tamamlama ve kefalet sigortaları, yeni dönemde büyüme potansiyeli yüksek ürünler arasında.

Güçlü sermaye yapısı, şirketlerin finansal dayanıklılığını artırarak risklere karşı daha dirençli olmalarını sağlarken; ekonomik dalgalanmalara karşı daha esnek bir yapı kazandırmakta ve uzun vadeli yükümlülüklerin yerine getirilmesini kolaylaştırmakta. Bu durum, aynı zamanda sektör oyuncularının yeni yatırımlar yapmasına olanak tanımakta ve sürdürülebilir büyümenin temel taşlarından biri olarak öne çıkmakta. Artan özsermaye seviyesi, yatırımcı güvenini de pekiştirerek sektörün genel finansal istikrarını güçlendirmektedir. Bu doğrultuda sektör, özsermaye yeterliliğini artırmaya yönelik adımlar atarken; aynı zamanda sermaye yapısını daha verimli yönetebilmek adına çeşitli finansal araçlar ve yatırım stratejileri geliştiriyor. Böylece, hem şirketlerin sürdürülebilir büyümesi hem de sigortalılar için daha güvenli bir sigortacılık ekosistemi inşa ediliyor.

Son beş yıllık trende bakıldığında, sektörün özsermayesinin istikrarlı ve sürdürülebilir şekilde büyüdüğü görülmekte. 2020 yılı sonunda 35,3 milyar TL düzeyinde olan toplam özsermaye, 2024 yılı sonu itibarıyla 264,4 milyar TL’ye ulaşarak güçlü bir büyüme kaydetti. Bu artış, yalnızca bilanço dayanıklılığını artırmakla kalmamış, aynı zamanda şirketlerin operasyonel esnekliklerini ve uzun vadeli stratejik planlarını da desteklemiştir.

Sermaye yeterlilik oranı da benzer şekilde yukarı yönlü bir eğilim gösterdi. 2020 yılında %154 seviyesinde olan oran, 2024 sonunda %180 seviyesine ulaştı. Bu oranlardaki iyileşme, sektör genelinde risk yönetimi kapasitesinin ve düzenleyici çerçeveye bu anlamda uyumun güçlendiğini işaret ediyor.

Sigorta ve emeklilik sektörünün karlılık anlamında son beş yıllık gelişimi değerlendirildiğinde, kârlılık göstergelerinde istikrarlı bir iyileşme sergilediği görebiliriz.  2020 yılında 11,3 milyar TL olan teknik kâr, 2024 yılı sonunda 103,7 milyar TL’ye ulaşırken; 2020 yıl sonunda 10,1 Milyar TL olan dönem kârı 2024 yılında 102,8 Milyar TL olarak gerçekleşti. Bu gelişmeler, sektörün yalnızca finansal olarak büyümediğini, aynı zamanda risk taşıma kapasitesini ve operasyonel verimliliğini artırarak daha sağlam temellere oturduğunu gösteriyor. Bu süreçte hem kârlılık göstergeleri hem de sermaye yeterliliği, sektörün istikrarını pekiştiren yönlü bir eğilim sergiledi. Güçlenen bu yapı, sigorta sektörünün yatırımcı nezdindeki güvenilirliğini artırmakla kalmayıp, aynı zamanda sürdürülebilir büyüme açısından da güçlü bir zemin oluşturuyor.

Sektörün son dönemdeki gelişimi, regülasyonlara uyum kabiliyetiyle de yakından ilişkili. Yeni regülasyonlarla ilgili sektörün duruşunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sektörümüzdeki regülasyonlar, finansal sağlamlıktan kurumsal yönetime kadar geniş bir çerçevede sektörü daha dayanıklı ve güvenilir hale getirmeyi hedefliyor.

Bu yaklaşım, sadece kısa vadeli riskleri bertaraf etmeye değil, uzun vadeli yapısal dönüşümü sağlamaya da odaklanıyor.

Finansal dayanıklılık sigortacılık için olmazsa olmaz. Bu yolda Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu’muzun (SEDDK) son dönemde sektörümüzdeki istikrarı ve güvenliği artırma yolunda attığı adımların da bizler için ne kadar büyük önem taşıdığını ve bu yolda son sermaye düzenlemesinin de şirketlerimizin finansal dayanıklılığını güçlendirdiğini ve olası risklere karşı kalkan görevi gördüğünü de belirtmemiz gerekir. Aynı zamanda sermaye yeterliliği düzenlemeleri, hem yatırımcı hem de sigortalı nezdinde güveni artıran bir unsur olarak öne çıkıyor.

Kurumsal yönetim tarafında ise, iç kontrol, risk yönetimi, iç denetim ve uyum sistemlerine yönelik netleşen kurallar, sadece formalite olarak değil, iş süreçlerinin ayrılmaz bir parçası olarak ele alınıyor. Yönetim kurullarının etkinliği, bağımsızlık düzeyi ve stratejik karar alma süreçlerinde şeffaflık artırılmak isteniyor. Bu da sektörde hesap verebilirliğin, kurumsal etik anlayışının ve itibar yönetiminin güçlenmesini sağlıyor.

Ayrıca, raporlama ve muhasebe alanında TFRS 17 gibi uluslararası standartlara geçişle birlikte şirketlerin finansal performanslarını daha karşılaştırılabilir ve şeffaf şekilde ortaya koymaları sağlanıyor. Bu durum, hem yurt içi hem yurt dışı yatırımcı nezdinde Türkiye sigorta sektörünün kredibilitesini artırma potansiyeli taşıyor.

Regülatör kurumumuz SEDDK’nın son dönemde uygulamaya koyduğu düzenlemeler; sektörü sadece bugünün risklerine karşı değil, geleceğin ihtiyaçlarına uygun bir yapıya dönüştürmeyi hedefliyor. Bu dönüşüm, aynı zamanda Türkiye sigorta piyasasını küresel rekabet ortamına daha güçlü bir şekilde entegre etmeyi de içeriyor.

Deprem riski Türkiye'nin en kritik gündemlerinden biri olmaya devam ediyor. Bu alanda Birlik olarak hangi gelişmelere ortaklık ediyorsunuz?

Deprem ülkesiyiz ve yakın coğrafyamız da ne yazık ki böyle. AFAD kısa süre önce, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinden sonra ülkemiz ve yakın çevresinde yaklaşık 110 bin deprem meydana geldiğini açıkladı. İşte bu rakamlar deprem için “Hemen Şimdi” dememiz gerektiğini bizlere hatırlatıyor.

Depremler, yerleşim yerlerinin güvenliğini, yapı standartlarını ve şehirleşme politikalarını yeniden gözden geçirme gerekliliğini net bir şekilde ortaya koydu.

Sigorta sektörü olarak, bu dönüşümde kritik bir görev üstlenmekteyiz. Riskleri doğru analiz edip, uygun sigorta çözümleri sunarak insanların güvenli ve sürdürülebilir yaşam alanlarına kavuşmalarını destekliyoruz.

Bu amaca yönelik Türkiye Sigorta Birliği olarak Deprem Odaklı Sigorta Reform Ajanda’mıza 2023 depremlerinden hemen sonra çalışmaya başladık. 

Hazırlanması yaklaşık 6 ay süren Deprem Odaklı Sigorta Reform Ajandamız, ülkemizin hassas noktası olan deprem riskinin tüm sigorta poliçelerine sabit ve özel hazırlanmış kapsamıyla dahil edilmesinden başlayıp, sigortalılığın artması, alternatif fonlar yaratılması, dağıtım kanallarının bilgi seviyelerinin yükseltilmesi ve bilinçlendirilmesi, sektörel düzenlemeler dahil olmak üzere "sigortalıyı" odağına alan birden fazla alanda, çok taraflı ve çok boyutlu reform önerilerini içeriyor.

Reform önerileri hazırlanırken dünyadaki başarılı uygulamalardan ve örneklerden faydalanıldı. Tüm bu reformlar en başta "Sigorta" algısının güçlendirilmesini, deprem farkındalığının artırılmasını amaçlıyor. Ajandanın gündemi çok zengin ve herkesin dahil olabileceği pek çok proje yer alıyor. 

6 Şubat depremlerinin ardından gözler sigorta sektörüne çevrildi. Sektör sahip olduğu bilgi ve tecrübe ile risk yönetimi ve sigortalılık bilincinin artmasında en önde koşma potansiyeline sahip. Diğer taraftan sigorta sektörünün başta sigorta kapsamları olmak üzere gri kalmış bazı alanları netleştirmesi ve sigortanın yaygınlaşması için yenilikçi reformlar gerekiyor. 

Deprem teminatı sadece binalar ve sanayi tesisleri için alınan bir teminat değil, kasko, ferdi kaza, sorumluluk sigortalarında da isteğe bağlı. Halbuki ülkemizde deprem riski keyfiyete bağlı sigorta edilemeyecek kadar önemli risk.

Ticaret ve sanayinin çevik ve hızlı yapıları KOBİ'lerin desteklenerek risk profillerinin iyileştirilmesi ve sigortalılık oranlarının artırılması, farklı branşlarda farklı kapsamlarla sigorta edilen deprem riskinin daha anlaşılır ve sade bir kapsama kavuşturulması, banka sigortacılığında tespit edilen eksiklikler; sigortalama esnasında eksik ve beyana dayalı yapılan yanlışlar gibi durumlara teknolojik çözüm önerileri ajandada detaylandırıldı. 

Risk teftişinin, hasar tespiti ve tazminat ödemelerinde uzayan süreler sorunu, kurumlar arası veri ve teknoloji entegrasyonu gibi uzmanlık ve teknolojik çözümlerin harmanlandığı çözümlere dikkat çekildi. 

Deprem Reform Ajandası'nda yer alan DASK, ZDS de enflasyona endeksli limitler, ZAS'da yer alması planlanan Acil İhtiyaç Desteği gibi bazı inisiyatifler geçen süre zarfında devreye alındı.

Sigorta bilinci hâlâ istenilen seviyede değil. Özellikle bireysel tarafta katılımı artırmak için yeni stratejiler gündemde mi?

Son 10 yılda Türkiye’de sigorta bilinci önemli ölçüde artış gösterdi. Dijitalleşme, ürün çeşitliliği ve kamuoyuna yönelik bilinçlendirme kampanyaları sayesinde sigorta daha fazla kişi tarafından tanınır ve kullanılır hale geldi.

Bunların etkisi ile toplam sigorta penetrasyon oranı %2,8 seviyesi ile 10 yılın zirvesine ulaştı. Bu oran yine de OECD ülkeleri ortalamasının oldukça altında. Hayat sigortası penetrasyonu ise sadece %0,3, bu da sektörün hâlâ genişleme potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor.

Sigorta bilincindeki artış umut verici olmakla birlikte, penetrasyonun artırılması için uzun vadeli tasarruf alışkanlıklarının teşvik edilmesi, dijital erişimin yaygınlaştırılması ve kamu-özel iş birliğiyle daha kapsamlı eğitim çalışmalarının sürdürülmesi gerekiyor.  TSB olarak bu yolda son dönemde eğitimi merkezimize koyarak, ilkokuldan üniversiteye birçok etkinlik içinde yer almaya çalışıyoruz.

Birlik olarak önümüzdeki dönemde odaklanacağınız yeni gündemler hangileri olacak? Sektörde birleştirici bir güç olarak TSB'nin öncelikli hedefleri neler?

Sektör olarak artık 2030 yılı hedeflerimizi konuşuyoruz. Eylül 2024’te başladığımız Arama Konferansı serisini sırasıyla Önceliklendirme Konferansı ve ardından Mutabakat Çalıştayı ile tamamladık. Bu 3 buluşmaya da sektör ekosistemimizde yer alan birçok profesyonel katıldı ve güzel çıktılar elde ettik. Gelecek nesillere güvenli bir ülke bırakma adına çıktığımız bu yolculukta ortaya konan bu birliktelik sadece Türk sigorta sektörünün barış ve güven içinde birlikteliğini değil ülkemizin depremden iklim değişikliği risklerine, sağlıktan yaşlanmaya koruma açıklarını ortadan kaldıracak güçlü bir iradenin de sembolü oldu.

Bizim 2030 yılı için sektörümüzü iki kat büyüme hedefine taşıyacak öncelikli konularımız şöyle netleşti. 

• Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi

• Mevcut ve Yeni Risklere Karşı Yenilikçi Sigorta

• Sigortacılık İstihdamının Teşvik Edilmesi Projesi

• Mesleki Eğitim ve Sertifikasyon

• Gömülü Sigortacılık Uygulamaları (GSU)

• Sağlık Sigortası Kapsamının Tedaviden Korumaya Yönelmesi (STK)

• Sigorta Branş ve İş Modeli Bazında Dağıtım Kanallarının Belirlenmesi

• Toplumda Sigorta Sektörüne Olan Güven Algısının Güçlendirilmesi

• Zorunlu Ürünler-Yaptırılması Zorunlu Ürünler

• Hasar Dosya Bilgi/Takip Ekranı Projesi

• Birikimli Hayat Sigortalarının Geliştirilmesi

Biz bunları adım adım gerçekleştirdiğimizde sektörümüz geleceğe daha güvenli, istikrarlı bir yolculuk yapacaktır. 

Sigorta sektörümüzün büyüme potansiyelini sınırlayan temel sorunlar arasında düşük sigorta bilinci, regülasyonlardaki bürokratik süreçler, dijital dönüşüme adaptasyonda yaşanan zorluklar, artan riskler ve müşteri deneyiminde iyileştirme ihtiyacı öne çıkmakta.

Ekonomi yönetiminden beklentiler; sigorta bilincini artırmaya yönelik kampanyaların desteklenmesi, düzenleyici süreçlerin sadeleştirilmesi, teknoloji yatırımlarının teşviki, risk paylaşım modellerinin geliştirilmesi ve müşteri odaklı dijital çözümlerin yaygınlaştırılmasıdır. Bu adımlar, sektörün sürdürülebilir büyümesine önemli katkı sağlayacaktır.