BES’in en önemli problemi ‘güven’
BES’in en önemli problemi  ‘güven’

BES’in en önemli problemi ‘güven’

Bireysel Emeklilik Sistemi Uzmanı Zeynep Candan Aktaş; “2017’den bu yana BES katılımcı sayıları patinaj halinde, burada gelişim için önemli revizyonlara ihtiyaç var”

Zeynep Hanım merhaba, ilk olarak sizin gözünüzden ülkemizdeki Bireysel Emeklilik Sistemi’ne dair bir göz atmak isteriz. Sizce Türkiye’de BES gelişimi ne seviyelerde? 

Bireysel Emeklilik Sistemi 2013’teki %25 devlet katkısı uygulamasından sonra gelişim hızını artırdı. Bugün gönüllü BES tarafında 6,9 milyon OKS tarafında ise 5,7 milyon katılımcıya ulaştı. 2017 sonlarından bu yana, yaklaşık üç yıldır 7 milyonu aşamadık. Burada bir patinaj olduğu görülüyor. 2023 yılından itibaren sistemden çıkış sayılarının da artacağı düşünüldüğünde sistemin gelişmesi için revizyonlara ihtiyaç olduğu çok açık bir şekilde görülüyor.  

Ülkemizdeki BES’i dünya genelinde uygulanan örneklerle kıyasladığınızda artıları ve eksileri nasıl değerlendiriyorsunuz?  

BES’in dünya üzerindeki uygulamaları çok değişik. Kimi ülkelerde bizdeki SGK gibi zorunlu sosyal güvenlik uygulamaları hiç yok. Bu nedenle BES zorunlu. Kimi ülkelerde vergi teşvikiyle, vergi indirimleriyle destekleniyor. Kimi ülkelerde işverenlerin sisteme katkı yatırması gerekiyor. Velhasıl her ülke kendi ekonomik ve sosyal güvenlik politikasına uygun bir BES modelini hayata geçirmiş. Bizdeki BES, SGK’nın alternatifi veya onun yerine geçen bir model değil. SGK’nın tamamlayıcısı. Doğrudan %25 devlet desteği uygulamasıyla da çok cazip bir fırsat sunuyor. Ancak pek çok ülkede uygulanan işveren desteği, çok uğraşılmasına rağmen bir türlü hayata geçirilemedi. Gerek ekonomik koşulların kötüleşmesi gerekse de işverenlerin bunu ek bir yük olarak görmeleri, ikinci basamak denilen işveren katkılı sistemin hayata geçirilmesine engel oluyor. 

Yapılan araştırmalara göre, ülke tasarruf oranları oldukça düşük. Halen pek çok kişi yastık altı birikime öncelik veriyor. BES’in bu tasarruf oranlarından pay alabilmesi için atılabilecek adımlar neler olabilir? 

BES’in en önemli problemi ne derseniz, ‘güven’ derim. Bunun nedeni, geçmişte uygulanan Tasarruf Teşvik ve Konut Edindirme Yardımı uygulamaları ile çalışanlardan yapılan kesintilerin, hedefine ulaşamamış olması ve başarısız bir şekilde bu hesapların tasfiye edilmesidir.  O kesintiler de ‘fon’ adı altında kesildiği için halkın ‘fon’ sözcüğüne karşı bir önyargısı var. Halbuki o dönemde yapılan kesintiler ile bugünkü BES fonları arasında adından başka hiçbir benzerlik yok. Burada öncelikle güvenin sağlanması gerekiyor. 

İkinci olarak da halkın ‘finansal okuryazarlık’ seviyesinin düşük olması piyasalara karşı güven duymaması, birikimlerini altın, döviz vb. şekilde yastık altında saklamasına neden oluyor. BES’e güven duyulmasını nasıl sağlarız? Daha çok anlatarak, daha çok göstererek, kamu spotlarıyla, belki üniversitelerde, liselerde ders vererek. Burada BES’in tanıtılması için bireysel emeklilik şirketleri, Türkiye Sigorta Birliği ile EGM’ye çok iş düşüyor.  

Üçüncü olarak, bizim sistemimizde fonların kazandırması piyasanın akışına bağlı. Hisse fonlar örneğin, piyasa yükselirse kazandırıyor, düşerse kaybettiriyor. Halbuki piyasaların düşüşüne karşı koruma mekanizmaları var. Ancak mevcut sistem fon yöneticilerini bu mekanizmaların kullanımı konusunda teşvik etmiyor.  

Dördüncü olarak, sistemimizdeki fonlar çok utangaç. Neredeyse sistemdeki fonların yarıya yakını, getirisini BİST KYD 1 aylık mevduat endeksine bağlamış. Değişken fonlarda agresif fonlar BİST-KYD 1 aylık mevduat getirisinin üzerine üç puan ek getiri sağlarsa başarılı oluyor. Bu nedenle fonların getirileri genelde düşük. Sistemde aylık mevduat getirisi vaad ediliyorsa, katılımcı üstüne bir de giriş aidatı ve yönetim gider kesintisi ödeyeceği sisteme neden girsin?  

Beşinci olarak, katılımcıya ‘piyasadaki gelişmelere göre fonlarını değiştir, BES’te böylece daha fazla kazanabilirsin’ diyoruz. Halbuki yukarıda da bahsettim. Halkın finansal okur-yazarlığı düşük. Piyasalardaki riskleri bilmiyor, volatiliteden haklı olarak korkuyor. Bizim BES katılımcılarına enflasyon üstü getiri sunan veya getiri garantili fonlar sunabilmemiz gerekiyor. (Mevcut durumda bizim sistemimizdeki fonlar getiri vaadinde bulunamaz.) Ya da daha çok sayıda yaşam döngüsü fonları sunabilmeliyiz. Katılımcı kendisi piyasaları takip etmek zorunda kalmamalı. Onun yaşına uygun bir yaşam döngüsü fonuna girdiğinde, fon gerekli zamanlarda fonun riskini azaltıp, emeklilik döneminde düşük riskle katılımcıyı sistemden emekli edebilmeli. Bizde yok mu bu fonlar? Mevzuatta var ama sadece bir şirket kurmuş bu fonu. Hedef tarihleri 5’er yıl aralıklı en az 3-4 yaşam döngüsü hedef fon olmalı.  

BES’in katılımcılarına daha fazla kazandırmasının önündeki başlıca engeller sizce neler?  

Sistemde eksik fonlar olduğu gibi eksik kurumlar, uygulamalar olduğundan da söz edebiliriz. Nedir bunlar? Öncelikle finansal danışmanlık kurumu sisteme entegre edilmeli. Katılımcının gelir ve varlık durumuna uygun yatırım önerisi verebilecek, harcama kontrollerini sağlayabilecek, hatta katılımcıya uygun emeklilik planını tespit edecek, finansal danışmanlar gerekiyor. Belki katılımcının gelecekteki birikim ve harcama planları BES yapmasına uygun değildir. Başka bir birikim yöntemine ihtiyaç vardır. Bizim sistemimizde katılımcıyı tarafsız bir gözle değerlendirecek, ona uygun yatırım yöntemleri, tasarruf konuları önerecek danışmanlar olmalı. Tabi ki böyle bir hizmeti almak pahalı olabilir. Teknoloji pek çok şeyi uygun maliyetle yapmaya fırsat veriyor. Robot danışmanlar bu anlamda iş görmeye başladı. Ama mevcut robot danışmanların çalışma alanları katılımcının bütün varlığı değil, BES’teki birikimi. Bu nedenle finansal danışmanları mevcut haliyle ikame etmeleri mümkün görünmüyor.  

İkinci olarak da sistemdeki bütün katılımcılar, sistemdeki bütün fonlara erişebilmeli. Her şirket birbirinin benzeri fonlar kuruyor ve yönettiriyor. Bunun yerine fon sayısının daha az olduğu, ama gerçekten iyi yönetilen ve varlık dağılımı farklılaştırılmış fonların tercih edilebileceği TEFAS benzeri bir platform üzerinden işlem yapılabilmeli. Böylece sistemde getirisi iyi olan fonlar öne çıkacak, getirisi kötü olanlar da kendiliğinden elenecektir. Bunun ne faydası olacak? Sistemin üzerindeki giderler azalacak, belki portföy yönetim şirketleri arasında uzmanlaşma olacak. Böylece örneğin A portföy yönetim şirketi altın fonlarında öne çıkarken, B şirketi hisse senedi yönetiminde öne çıkacak. Bu da sistemin toplam getirisini artıracaktır. 

Üçüncü olarak sistemde kısmi çıkış hakkının tanımlanmaması, katılımcıların ihtiyaç halinde birikiminin tamamını alarak çıkmasına neden oluyor. Halbuki katılımcılar birikimlerinin belirlenmiş bir kısmını alabilseler, kalan birikimleri sistemde değerlenmeye devam edecek. Katılımcı da ihtiyacını giderdikten sonra sistemde biriktirmeyi sürdürecek. Katılımcının süreden kaynaklanan hakları yanmayacak. Sistemden memnuniyet artacak.  

BES’te fon değiştirme hakkını kullanmak katılımcılar için adeta bir tabuydu. Geçen yıllarda katılımcıların sadece yüzde 2'si değişiklik hakkını kullanırken bu oran geçen yıl yüzde 8’e, bu yıl ise yüzde 12'ye çıktı. Bu hakkın hem daha fazla hem de doğru kullanılması için katılımcılara önerileriniz neler olabilir?  

BES ilk çıktığında çok fazla itiraz, çok fazla bilinmezlik, çok fazla negatif propaganda söz konusuydu. Operasyonel olarak sıkıntı veren bir vergi teşviki uygulanıyordu. Yukarıda da bahsettiğim, Tasarruf Teşvik Fonu ve Konut Edindirme Yardımı uygulamalarıyla ilgili olumsuz duygular, hafızalar tazeydi ve onlar da ‘fon’ adı altında uygulandığı için gereksiz yere çok fazla ilişkilendiriliyordu.  

Sistemin tanınırlığı, bilinirliği arttıkça, katılımcılar sistemden nasıl daha fazla verim alacağının yollarını da arıyor. Artık bireysel emeklilik ile ilgili çok daha fazla veriye ulaşılabiliyor. Pek çok uzman, akademisyen, danışman, portföy yöneticisi, piyasa deneyimi olan yatırımcılar BES’i tanıtıyor, katılımcıların sorularına cevap veriyor, portföy dağılımının nasıl yapılacağını, haklarını, kendi deneyimlerini anlatıyor. Kitaplar, makaleler yazılıyor. EGM’nin sitesinde katılımcılar için çok faydalı kıyaslamalar, veriler yayınlanıyor. 17. yaşını bitiren BES’te katılımcıların işine yarayacak epey bir bilgi havuzu, deneyim oluştu. Katılımcılar fonlarını değiştirdiklerinde daha fazla getiri elde edebileceklerini görmeye, duymaya, deneyimlemeye başladı.  

Diğer yandan, gün geçtikçe katılımcıların birikimleri artıyor. Eskiden bin-iki bin lira birikimi olanlar çok da önemsemiyordu fonların ne getirdiğini. Halbuki artık katılımcı başına düşen ortalama BES birikimi (Gönüllü BES’te devlet katkısı hariç) 23 bin liraya ulaştı. Bu da katılımcıları getirilerini artırmak ya da zarar etmemek için arayışa sokuyor.  

2020 yılındaki BES birikimine ve katılımcıların fon tercihlerine bakıldığında altın ve dövizli fonlar konusunda doğru tercihlerde bulundukları görülüyor. BES katılımcıları hisse yatırımı konusunda daha muhafazakar. Hisse senedi piyasasında risk almak istemiyor. Halbuki sisteme erken yaşta girenlerin birikimlerinde yüksek risk alıp, emeklilik yaşına doğru riskin azaltılması gerekiyor. Zaten sisteme ilk girildiğinde birikimlerin miktarı da az olduğu için alınacak riskin olası negatif etkisi toplam birikim düşünüldüğünde az olacaktır. Yukarıda da bahsettiğim yaşam döngüsü fonlarının daha fazla sayıda sunulması katılımcıları fon tercih etmek zorunluluğundan kurtaracak,  otomatik olarak katılımcının riskini düzenleyecektir.  

Katılımcılar sistemden daha fazla verim almak için ayda bir kez portföyünü kontrol etmeli. Portföyünde en azından iki-üç fon ile çeşitlendirme yapmalı. Yılda bir fonlarının dağılımını dengelemeli. Yani çok fazla değer kazanan fonları azaltıp, az kazandıran fonları artırmalı. Birikimi on –on beş bin lirayı aşınca BES şirketinden kesintisiz emeklilik planı sormalı. BES dışında da birikimi olmalı ki, ihtiyaç halinde BES’i sonlandırmak zorunda kalmasın. Katkı paylarını ödeyemediği dönemlerde ara verme hakkını kullanmalı. Bunlar yapıldığında sistemin avantajları daha fazla öne çıkacak, dezavantajlarından da korunma mümkün olabilecektir. 

2020 yılında BES fonları arasında yatırımcısına daha fazla kazandıran fonlar neler oldu? 2021 yılında yatırımcılara fon tercihleri hakkında vermek istediğiniz tavsiyeler var mı? 

2020 yılının en çok kazandıran fon türü, hisse senedi katılım fonları oldu. Arkasından altın fonları geliyor. Daha sonra kamu dış borçlanma araçları fonları, karma fonlar, hisse senedi fonları diye devam ediyor. Geçen yıl sistemde en yüksek getiriyi sağlayan fon %106 getiri sağlarken, en düşük fonun getirisi %3 oldu. EGM’nin verilerine göre BES fonlarının kümülatif getirisi yıllık %24 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde TÜFE’nin %14,6 olarak gerçekleştiği dikkate alındığında enflasyonun üzerinde bir getiri sağladığı görülüyor.   

2021 yılı büyük olasılıkla hisse senedi piyasasının hareketli olduğu bir yıl olacak. Beklendiği gibi enflasyonda yılın ikinci yarısında gerileme olacak ise, borçlanma araçlarına yatırım yapan kamu iç borçlanma araçları fonları, standart fonlar, devlet katkısı fonları iyi getiri sağlayabilir. 2020’de altın ve dolarda yatay hareketler görülme olasılığı fazla.   

Sizce Otomatik Katılım Sistemi, BES’i frenleyen bir yapı mı? İki sistemin birbirine ivme kazandırması mümkün mü? 

Aslında Otomatik Katılım yurtdışındaki uygulamalarda olduğu gibi işveren katkısıyla birlikte olabilseydi, birbirini frenleyen değil, birbirine ivme kazandıran bir yapı oluşabilirdi. Otomatik Katılım Sistemi 2017’de ilk defa uygulanmaya başladığında zaten BES sözleşmesi olanların sistemden çok hızlı bir şekilde ayrıldığını izlemiştik. Diğer yandan Otomatik Katılımda mevcut fon yapısı çalışana çok fazla seçenek sunamıyor. Bunun sonucu olarak da standart fonlarda bir yığılma gözleniyor.  

Sigortacılıkta dağıtım kanallarının aslan payı genelde acentelerdedir. Oysa hem BES’te hem de hayat alanında bu durum değişiyor. Özel emeklilik ve hayat sigortacılığında acentelerin varlığının artması sizce bu alanda bir hareket yaratabilir mi? 

BES uzun vadeli bir yatırım. Bu nedenle katılımcının BES yolculuğunda kendisine eşlik edecek bir danışmana ihtiyacı var. Mevcut durumda BES satışlarında bankaların payı %80’lerdeyken, acentelerin payı %20’lerde. Evet, bankalar daha fazla sayıda katılımcıya ulaşabiliyor, onları sisteme dahil edebiliyor. Ama sonraki yolculukta banka aracılığıyla sisteme dahil olan BES katılımcısı yalnız. Sorularına cevap alamıyor, kendisini sisteme dahil eden memur şubeden ayrılmış oluyor veya başka göreve geçiyor vb. Bankalardan sisteme dahil edilen katılımcıların bir kısmı nereye ödeme yaptığının, muhatabının kim olduğunun bile farkında değil. 

Bu nedenle acentelerin sistemdeki yeri önemli. Bu uzun yolculukta katılımcının yanında olacak, problemlerine cevap bulacak, gerekirse BES şirketiyle iletişimini sağlayacak danışmanlar aslında acentelerde. Ancak anlaşıldığı kadarıyla BES şirketleri de acenteleri daha fazla satışa zorlayan bir politika izliyor. Bu durumda da yeni satış yapma telaşındaki acenteler, danışmanlar, mevcut katılımcılarla yeteri kadar ilgilenemiyor veya tam tersine mevcut katılımcılara aktarım hakkını kullandırarak, başka bir şirkette yeni satışmış gibi gösteriyor. Tabi ki arada zarar gören katılımcı oluyor.  

Acenteler ve BES şirketlerinin sadece sisteme yeni katılımcı dahil etmeye değil, sistemdeki katılımcıların birikimlerinin iyi değerlendirilmesine, portföyünün büyütülmesine odaklanması gerekiyor. Bu senaryoda acentelere fon toplam gider kesintisinden pay verilebilir. Böylece acenteler katılımcıların portföyüne ve getirisine daha fazla odaklanabilir. Bunun sonucu olarak da sistemdeki getiriler artacak, bu da bir yatırım yöntemi olarak BES’i öne çıkaracaktır.