EGM Risk Envanteri 2024 Yayınlandı: TES İçin Olumsuz Algı Tehlikesi
Emeklilik Gözetim Merkezi tarafından Bireysel Emeklilik Sistemi’nin 2024 yılı Risk Envanteri yayınladı. Emeklilik Gözetim Merkezi (EGM) tarafından yayımlanan "Bireysel Emeklilik Sistemi Risk Envanteri 2024" raporu, Türkiye'deki Bireysel Emeklilik Sistemi'nin (BES) mevcut durumunu ve gelecekte karşılaşabileceği riskleri kapsamlı bir şekilde analiz ediyor. Raporda, sistemin sürdürülebilirliği ve katılımcı memnuniyetini etkileyebilecek çeşitli faktörler ele alınıyor. “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi karşıtı grupların sosyal medya ve basın yoluyla olumsuz algı yaratması” riski raporun dikkat çeken noktaları arasında yer alıyor.
Emeklilik Gözetim Merkezi (EGM) tarafından Bireysel Emeklilik Sistemi’nin 2024 yılı Risk Envanteri yayınladı. EGM envanteri kapsamında paydaşların belirlemiş olduğu ilk 4 risk sırasıyla; doğal afet riski, ekonomideki olası dalgalanmaların yeni sözleşme girişleri üzerindeki sonuçları riski, yüksek enflasyon nedeniyle birikimlerin kendilerinden beklenen reel büyümeyi gösterememesi ve katılımcı getirilerinin alternatiflerin gerisinde kaldığı algısı riski. 2024 yılında ilk 4 risk sıralamasında önceki yıla göre bir değişiklik olmazken; sistem geliştirme maliyetlerindeki enflasyonist etki, sistem tasarımının ve mevzuatın sık sık değişmesinin yatırım maliyeti riski yaratması 5’inci sırada yer aldı.
Envanterde, ülkemiz özel emeklilik sistemi, 21 yıllık uzunca sayılabilecek bir geçmişe sahip olmasına ve %30 oranında dikkate değer bir devlet teşviki uygulanmasına rağmen emeklilik yatırım fonlarının net varlık değerleri 2023 yılı sonunda GSYH’nın %2,9 seviyesine ulaşabildiği belirtiliyor. Devletimizin 12. Kalkınma Planı, Orta Vadeli Programı (2024- 2026) ve Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı (2024) gibi üst politika belgelerinde özel emeklilik sisteminin gelişiminin hızlandırılmasına yönelik çeşitli politika ve tedbirlere yer verilirken, bu belgelerde Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’nin (TES) kurulmasına yönelik hedeflerden bahsediliyor.
Söz konusu reformların başarılı bir şekilde hayata geçirilmesi halinde; özel emeklilik sisteminde fon büyüklüğünün hızla artmasına bağlı olarak; ülkemizde tasarruf bilincinin artacağı, ülkemizin finansal şoklara karşı çok daha dayanıklı hale gelebileceği, uzun vadeli istikrarlı ekonomik büyümeye katkı sağlayacağı, büyük ölçekli sabit sermaye yatırımları için ucuz finansman kaynağı sağlanabileceği, nitelikli iş gücü istihdamının artabileceği, özel emeklilik sistemindeki birikimler sayesinde yurttaşların yaşlılıkta yaşam standartlarını devam ettirebilme imkânlarının oluşabileceği belirtiliyor. Risk envanterine bu yıl, önceki yıllarda tanımlanmış olan risklere ek olarak “kısmen ödeme uygulamasının katılımcı nezdinde beklenen ilgiyi yaratmaması”, “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi karşıtı grupların sosyal medya ve basın yoluyla olumsuz algı yaratması” riskleri eklenmiş, finansman ihtiyaçları nedeniyle sözleşmelerini sonlandıran katılımcılar için BES birikimlerinin banka lehine teminat gösterilmesinin alternatif bir çözüm olarak sunulabilmesi ise bir fırsat olarak envanterde yerini almıştır.
Doğal Afet Riski Zirvede
EGM envanteri kapsamında paydaşların belirlemiş olduğu ilk 4 risk sırasıyla; doğal afet riski, ekonomideki olası dalgalanmaların yeni sözleşme girişleri üzerindeki sonuçları riski, yüksek enflasyon nedeniyle birikimlerin kendilerinden beklenen reel büyümeyi gösterememesi ve katılımcı getirilerinin alternatiflerin gerisinde kaldığı algısı riski. 2024 yılında ilk 4 risk sıralamasında önceki yıla göre bir değişiklik olmazken; sistem geliştirme maliyetlerindeki enflasyonist etki, sistem tasarımının ve mevzuatın sık sık değişmesinin yatırım maliyeti riski yaratması 5’inci sırada yer aldı.
2023’teki İlk 4 Risk Değişmedi
Raporda, 2023 yılında ilk 4’te yer alan risklerin 2024 raporunda da ilk 4’te yer aldığının altı çiziliyor. Yaygın yoksulluk, döviz kuru dalgalanmaları ve jeopolitik istikrarsızlık riskleri, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da üst sıralarda yer alıyor. Bu durum, küresel ve yerel ekonomik belirsizliklerin sektörü etkileyen bir risk faktörü olma özelliğini sürdürdüğünü gösteriyor.