RS Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve CMO’su Dr. Naim Çetintürk – Pazar İçgörüleri-Değerlendirme
RS Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve CMO’su  Dr. Naim Çetintürk – Pazar İçgörüleri-Değerlendirme

RS Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve CMO’su Dr. Naim Çetintürk – Pazar İçgörüleri-Değerlendirme

Kasım ayı içerisinde 133 Bin civarı satış hem toplam adet olarak hem de binek otomobil sayısı açısından devam eden güçlü bir talebi bize işaret ediyor. Ancak burada geçtiğimiz yıllara da baktığımızda kasım ve aralık aylarında genellikle yılın en yüksek satış seviyelerinin gerçekleştiğini de unutmamak gerekiyor. Satış artışlarına özellikle kasım ayı içerisinde gerçekleştirilen ciddi kampanyalar ve fiyat indirimleri önemli ölçüde katkı sağlamakta. Bu nedenle geride bıraktığımız ay gerçekleşen bu satış rakamı çok da sürpriz veya beklenmedik bir seviye olarak değerlendirilmemeli. Çünkü artık yıl içerisinde otomotiv pazarında aylık olarak 100 binler civarında bir seviye görüyoruz. Bu da bize Türkiye otomotiv piyasasında belirli bir satış bareminin standartlaştığını gösteriyor. Sürdürülebilirlik açısından bakarsak pazar dinamikleri ve artan nüfus seviyeleri ile ilgili olarak talebin önümüzdeki süreçte de belirli bir seviyede devam etmesi gayet olası.

Dolayısıyla önümüzdeki süreçte de yani 2026 yılında 2025 yılındaki bu seviyeleri ve hatta daha üzeri bir satış beklemek mümkün görünüyor.

10 yıl içerisinde gerçekleşen Kasım ayı artışı, yalnızca belirli bir yılın ekonomik koşullarından kaynaklanan geçici bir hareketliliği değil, daha yapısal ve derinleşen bir talep dinamiğini ortaya koydu. Otomobil ve hafif ticari araç pazarında kalıcı bir talep güçlenmesi olduğu net biçimde görülüyor. Son on yılın ortalamasının bu denli üzerinde gerçekleşen satışlar, Türkiye’de araç sahibi olma isteğinin ekonomik dalgalanmalara rağmen yüksek oranlarda olduğunu gösteriyor. Son 2-3 yıldır kampanyaların da etkisiyle satışlarda gözle görünür bir artış söz konusu. Ayrıca kullanıcıların hem ihtiyaç hem de yaşam tarzı odaklı araç tercihleri talebi genişleten bir etki yaratıyor.

İkinci olarak, satışların ortalamanın çok üzerinde seyretmesi, segment çeşitliliğinin pazar büyümesini desteklediğini gösteriyor. Özellikle SUV modellerine artan ilgi, elektrikli araçlara yönelik merak, ticari araç segmentinin güçlenmesi ve markaların Türkiye pazarına sunduğu yeni modeller, tüketicinin seçeneklerini artırarak talebi daha geniş bir tabana yayıyor. Bu durum, Türkiye’nin otomotiv tüketim alışkanlıklarının hızla dönüştüğünü ve global trendlerle daha yakından paralel hale geldiğini gösteriyor. Ayrıca pandemi sürecinden bu yana özellikle e-ticaret sektöründe yaşanan büyüme ve e-ticarette kullanılan araçlara olan ihtiyacın giderek artması bu endüstride kullanılan hafif ticari araçlara talebini arttırdı. Bunu da önemli bir faktör olarak değerlendirebiliriz.

Renault, Fiat ve Toyota gibi markaların tüketici tarafından tercih edilmesinin sebepleri arasında Türkiye’de üretim yapıyor olmaları önemli bir faktör. Bunun yanında Türk tüketicisinin tercih etme nedenleri arasında fiyat, erişebilirlik, satış sonrası hizmetler ile yedek parçaya kolay erişim avantajını sayabiliriz. Bir de ekonomi yönetimi tarafından Türkiye’de üretilen yerli otomobillerin başta ÖTV olmak üzere vergi politikaları açısından belli dönemlerde destekleniyor olması buradaki satış seviyelerinin artışının arkasında önemli bir parametre olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca fiyat seviyelerine baktığımızda da pazarda en çok satışı gerçekleşen bu markaların tüketicilere erişilebilir, çok daha uygun fiyatlı otomobiller sunduğunu söylemek mümkün. Örneğin Fiat’ın Egea giriş modelini 1 milyonun altında (999 bin tl gibi) sunması, tüketicilerin sıfır km araç almasını ciddi anlamda destekliyor. Kasım ayında Toyota’nın Corolla modeli için 200 bin tl’yi aşan indirimler sunmuş olması aracın satışlarının yüksek seyretmesi unsurlarından bir tanesi.

Türk tüketicisinin Renault, Fiat ve Toyota’ya olan ilgisi fiyat erişilebilirliği, yedek parça kolaylığı ve servis yaygınlığı gibi geleneksel kriterlere değer verdiğini gösteriyor. Fakat pazar artık sadece bu üç markanın etrafında şekillenmiyor. Son dönemde Peugeot 2008, Citroen C4X, Volkswagen T-Roc gibi kompakt SUV ve crossover modellerinin yükselişi dikkat çekiyor. Ayrıca elektrikli ve hibrit segmentinde Togg T10X ile BYD Seal U’nun hızla listelerde yukarı tırmanması, Türkiye’de yeni teknolojilere yönelik ilginin güçlendiğini ortaya koyuyor.

Bu çeşitlilik, tüketicinin marka sadakatinden çok kullanım amacına, segment beklentisine ve teknolojik donanımlara yöneldiğini gösteren önemli bir sinyal. Fiyat–performans açısından değerlendirildiğinde ise Togg T10X yerli avantajı ve elektrikli altyapısıyla güçlü bir alternatif sunuyor. BYD Seal U, modern teknolojisi ve rekabetçi fiyatıyla segmentinde öne çıkıyor.

Elektrikli araç tarafında satışlardaki hızlı artış, tüketicinin elektrikli araçlara güveninin yükseldiğini; fiyat, menzil ve teknoloji dengesinin daha cazip hale geldiğini ortaya koyuyor. Yerli üretici Togg’un güçlü varlığı ise pazarın yalnızca ithal markalarla değil, yerli üretimle de büyüdüğünü kanıtlıyor. Bu büyüme, Türkiye’de özellikle genç ve teknolojiye meraklı kullanıcı kitlesinin akıllı sürüş özellikleri, gelişmiş güvenlik teknolojileri ve bağlantılı araç sistemlerine duyduğu ilgiden de besleniyor.

Elektrikli araçlarda sunulan kredi ve kampanya imkanları bu talebi daha da hızlandırıyor. Togg’un sıfır faizli kredi seçenekleri ve uzun vadeli ödeme planları yerli EV tercihlerini artıyor. Böylece elektrikli araçlar yalnızca teknolojik avantajlarıyla değil, finansal erişilebilirliğiyle de öne çıkarak Türkiye’de EV pazarının sürdürülebilir biçimde büyümesine güçlü bir zemin hazırlıyor.

Yeni araç satışlarının kırdığı rekor ikinci el piyasasına hareketlilik anlamında olumlu yansıyor. Çünkü yeni araç satın almak isteyen birçok kullanıcı elindeki aracını da elden çıkarmak istiyor. Bu değişim doğal olarak ikinci el pazarına da bir dinamizm getirmekte. Tek başına ikinci el pazarındaki hareketliliği bununla anlatmak elbette yeterli değil. Yine sıfır km araçlardaki kampanyalar uygun fiyatlı sunulan seçenekler zaman zaman tutarı belirli bir sınırda da olsa sıfır faizli ya da düşük faizli kredi kampanyaları ikinci el pazarındaki fiyatların da özellikle sıfır km araçların ikinci el versiyonlarında daha dengeli ve makul gitmesini sağlıyor. Bu durumun ikinci el pazarının daha hızlı olmasını sağladığını da söylemek mümkün. Çünkü araç sahipleri otomobillerini satarken fiyat belirleme aşamasında araçlarının genelde sıfır km fiyatlarına bakarak bir fiyat belirleme gayreti içerisinde. Dolayısıyla sıfır araçlardaki kampanyalar, ilana konulan ikinci ellere bu anlamda olumlu etki ediyor. İkinci eldeki seçeneklerin daha ekonomik ve erişilebilir olması tüketiciyi ikinci el alımına teşvik ediyor. Yine de ikinci el pazarının durgun olmasına yönelik yorumların genelde piyasa gerçeğinin daha doğrusu piyasanın olması gereken seviyesinden fazla fiyat ile ilana konulan araçlardan kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Çünkü, değerinde fiyatla ilana konulan araçların hızlı sürelerde satışının gerçekleştiğini görmekteyiz.

Geriye dönük rakamlara baktığımızda aralık ayı her yıl sıfır km araç satışlarının en yüksek gerçekleştiği ay olarak karşımıza çıkıyor. Kişisel olarak 2025 yılının aralık ayında ben bu beklentiyi koruyorum. 2025’i de yine geçtiğimiz yılın üzerinde bir seviye ile yani rekor bir satışla kapatmış olacağız. Tabi bu durum 2026 yılı için otomotiv piyasasında ciddi bir beklentiyi ve rekabeti yanında getirecek. 2026 yılında piyasanın çok daha hızlı satış getirmesi için markaların daha iyi kampanyalar yaparak daha rekabetçi fiyatlar ve değişen modellerle tüketicinin beğenisini kazanması gerekecek. İkinci el pazarında ise hareketliliğin süreceğini düşünüyorum. Özellikle döviz fiyatları, otomotiv piyasasındaki genel fiyatları etkilemesi açısından son derece belirleyici bir faktör. Son dönemde baktığımızda dövizin daha stabil şekilde kontrollü ilerlediğini görüyorum. Dolayısıyla burada herhangi bir volatilite olmaması piyasadaki anomalilerin önüne geçiyor. Bununla birlikte enflasyondaki geri çekilme ve önümüzdeki süreçte muhtemelen krediye daha kolay erişim sağlanması hem sıfır hem de ikinci el pazarında otomobil piyasasını iyi bir noktaya taşıyacak. Altın fiyatlarının hızlı bir şekilde artmış olması, bir diğer faktör. Bu, bir anlamda yatırımcılara otomobil almak yerine parasını altında değerlendirmesi şeklinde bir seçenek sunmakta. Altın fiyatlarının bu şekilde yüksek seyretmeye devam etmesi otomobil piyasasına olumsuz etki edecek bir unsur olarak görünüyor. Ancak bunun dışındaki bütün parametreler Türkiye pazarı için hem sıfır hem de ikinci el pazarında 2026 yılında daha kuvvetli bir dinamizmin yaşanacağını bize hissettiriyor.