ÖZEL RÖPORTAJ: Sadece Sigorta ile Yetinmiyor; İş Sürekliliği Odağında Çözümler Sunuyoruz
ÖZEL RÖPORTAJ: Sadece Sigorta ile Yetinmiyor; İş Sürekliliği Odağında Çözümler Sunuyoruz

ÖZEL RÖPORTAJ: Sadece Sigorta ile Yetinmiyor; İş Sürekliliği Odağında Çözümler Sunuyoruz

AXA Türkiye Teknik Başkanı ve İcra Kurulu Üyesi Barış Altın; “Hasar sonrası değil, hasar öncesi dönemde de güvenliği sağlamak AXA Türkiye için çok önemli.”

Son dönemde sigorta sektöründe en çok değişim yaşanan alanlar sizce hangileri oldu?

Bu soruya pandemi sonrası dönemi merkeze alarak yanıt vermek isterim. Pandemiyle birlikte hem sigorta sektörü hem de toplum olarak önemli bir dönüşüm süreci geçirdik. Yeni risk türleriyle karşılaştık; özellikle dijital ve siber riskler öne çıktı. Bununla birlikte tedarik zincirindeki kırılganlıklar ve çevresel riskler de gündemimize daha fazla girmeye başladı. Dijitalleşme ve siber güvenlik alanında önemli değişiklikler yaşandı. Bu durum, yeni ürünlerin geliştirilmesini ve risklere farklı bakış açılarıyla yaklaşılmasını beraberinde getirdi. Öte yandan, tedarik zincirinde yaşanan aksamalar, özellikle büyük endüstriyel tesislerde faaliyet gösteren işletmelerin sürdürülebilirliğini tehdit eder hâle geldi.

Sürdürülebilirlik kavramı geniş bir alanı ifade etse de ticari işletmelerin bu tür dış faktörlerden ne kadar etkilenebileceğini pandemi döneminde çok net biçimde gözlemledik. Örneğin, birkaç çipin yerine ulaşmaması ya da bir emtia zincirinin kırılması, üretimde ciddi aksamalara neden olabiliyor. Ayrıca jeopolitik gelişmeler, özellikle savaşlar gibi küresel etkili olaylar da risk haritamızı yeniden şekillendirdi. Bu tür risklere yönelik özel sigorta çözümleri geliştirilmeye başlandı. Tüm bu faktörler değerlendirildiğinde, dijital ve siber risklerin sigorta sektöründeki dönüşümde en öne çıkan başlıklar olduğunu söyleyebilirim.

AXA Türkiye bu değişimlere nasıl uyum sağladı?

AXA olarak biz, veri ve veri kalitesine her zaman büyük önem veren bir şirket olduk. Bu alandaki dönüşüm sürecimiz aslında 2004 yılında başladı. Yaklaşık 20 yıldır özellikle müşteri verisine yatırım yapıyoruz. Pandemiyle birlikte bu yatırımların karşılığını daha görünür şekilde almaya başladık. Müşteri verisini etkin biçimde kullanarak anlamlı içgörüler ve değerler üretebildik. Veri analitiği ve yapay zekâ, son dönemde hayatımıza güçlü ve çeşitli örneklerle girmeye başladı. AXA Grubu olarak hem Türkiye’de hem de globalde bu alanda öne çıktığımızı rahatlıkla söyleyebilirim. Bildiğiniz gibi AXA Grubu, 51 ülkede faaliyet gösteren büyük bir yapı. Türkiye operasyonuna baktığımızda ise, birçok ülkeye kıyasla veri kullanımı açısından oldukça ileri bir noktada olduğumuzu ifade edebilirim. AXA Türkiye’yi bu dönüşümün merkezine başarıyla konumlandırdığımızı düşünüyorum.

Nakliyat sigortaları özelinde AXA Türkiye olarak sunduğunuz yenilikçi ürün ve hizmetlerden bahseder misiniz?

Nakliyat sigortası, özellikle ticaret alanında faaliyet gösteren endüstriyel müşterilerimiz için kritik bir alan. Bu alandaki ihtiyaçlar sürekli değişiyor. Günümüzde nakliyat süreçlerinde çok daha hızlı hareket etmek gerekiyor. Örneğin, gümrükte bekleyen bir mala anında müdahale edebilmek, müşterinin operasyonlarını aksatmamak açısından oldukça önemli. Biz de bu noktada veri kullanımı sayesinde süreçleri hızlandırıyor ve müşterilerimize daha hızlı çözümler sunabiliyoruz.

Ayrıca, müşterilerimizin yalnızca sigorta hizmeti almakla kalmayıp süreci kendilerinin de izleyebilecekleri sistemler geliştirdik. Örneğin, bir geminin konumunu, nakliyat sürecinin hangi aşamada olduğunu ve olası riskleri anlık olarak takip edebilecekleri dijital platformlar sunuyoruz. Bu noktada nesnelerin interneti (IoT) teknolojilerinden de faydalanıyoruz. Böylece tüm süreci uçtan uca izleyip nerelerde aksama yaşandığını görebiliyor ve önlem alabiliyoruz; bu yapıların bize sağladığı kabiliyetler sayesinde, hasar süreçlerinde oluşabilecek mağduriyetleri de minimize etmiş oluyoruz.

Ürünlerimizi de jeopolitik ve küresel ihtiyaçlara göre aktif olarak çeşitlendiriyoruz . Bölgesel savaş durumları için alternatif çözüm önerileri ile hem süren operasyonların aksamadan devam ettirilmesini hem de sigortalılarımızın ortaya çıkan anlık durumlar karşısında herhangi bir mağduriyet yaşamadan ticari faaliyetlerini devam ettirmeleri için olası tüm sigorta çözümleri üzerine çalışmalar yürütüyoruz.

Bu ihtiyaçları sadece nakliyat sigortaları ile de sınırlamamak lazım, gelişen dünyada çok çeşitli yeni ihtiyaçlar ortaya çıkmakta. Bunun bir alternatifi de parametrik sigorta çözümleri ve artık daha fazla hayatımıza giriyor. Bu ürünlerde, fiziksel zarar oluşmasa bile belirli parametreler gerçekleştiğinde otomatik olarak tazminat ödeniyor. Bu da müşterilere daha öngörülebilir ve hızlı bir güvence sunuyor. Ayrıca, müşterilerimizin ihtiyaçlarına özel olarak tasarlanabilen modüler poliçelerimiz de bulunuyor. Böylece her müşteri, kendi risk yapısına uygun teminat paketini oluşturabiliyor.

Küresel ticaretin dinamikleri hızla değişirken, nakliyat sigortasında ortaya çıkan yeni riskler ve öne çıkan trendler nelerdir?

Bu alandaki en kritik konu, tedarik zincirinin çeşitli nedenlerle bozulması. Küresel ticarette belirli lojistik hatlar büyük önem taşıyor. Örneğin, Süveyş Kanalı gibi stratejik noktalarda yaşanan kesintiler, ticaretle uğraşan işletmeleri ciddi şekilde zor durumda bırakabiliyor. Çin’den gelen bir malın gecikmesi ya da Arap Yarımadası üzerinden geçen bir güzergâhta yaşanan aksaklık, ürünün zamanında ulaşmamasına ve dolayısıyla ciddi kâr kayıplarına neden olabiliyor. Bazı durumlarda bu tür gecikmeler, üretim süreçlerini bile durdurabiliyor. AXA Türkiye olarak biz de bu tür risklere karşı nasıl daha etkili çözümler sunabileceğimizi araştırıyoruz. Özellikle geleneksel nakliyat sigortası ürünlerinin kapsamadığı bazı durumlara yönelik yeni yaklaşımlar geliştiriyoruz. Örneğin, yükün zamanında ulaşmaması nedeniyle ürünün değer kaybetmesi ya da kullanılamaz hâle gelmesi, bir gıda maddesinin son kullanma tarihinin geçmesi ya da dökme malın zarar görmesi gibi durumlar için finansal koruma sağlayacak alternatif ürünler geliştiriyoruz. Standart poliçeler bu tür zararları genellikle kapsam dışı bırakırken, biz bu boşlukları kapatabilecek, daha esnek ve ihtiyaca özel çözümler sunmaya odaklanıyoruz.

Çalışan hakları ve iş güvenliği konularında önemli dönüşümler yaşanıyor. Bu değişimlerin işveren sorumluluk sigortası ekosistemine etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? AXA olarak bu alanda sunduğunuz hizmetlerden de bahseder misiniz?

Endüstriyel ve ticari sigortacılık, AXA olarak en güçlü olduğumuz alanlardan biri. Bu kapsamda işveren sorumluluk sigortasında da yaklaşımımız yalnızca tazminat ödemekle sınırlı değil. Bizim için en önemli konu, işletmenin risk yönetimi kültürüdür. Örneğin, bir tesiste iş güvenliği kurallarına ne derece uyulduğuna özellikle odaklanıyoruz. Yaklaşımımız, “hasar olduktan sonra ödeme yapmak” değil; “hasar oluşmadan önce nasıl önleyebiliriz” şeklinde. Bu doğrultuda farklı paketler geliştirdik. İşletmelere diyoruz ki: Gelin, iş güvenliği sisteminizi birlikte gözden geçirelim. Eksiklerinizi belirleyelim ve bu alanlarda size nasıl destek olabileceğimizi ortaya koyalım. Bu destek; mali danışmanlıktan mühendislik hizmetlerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsayabiliyor. Böylece işletme yönetimi bilinçli kararlar alabiliyor ve tesisteki riskleri azaltacak adımlar atılabiliyor.

Çünkü hasar sonrası başlayan süreçler hem işletmeler hem de sigorta şirketleri için uzun ve yorucu olabiliyor. Biz, kök nedenlere odaklanarak süreci daha sürdürülebilir bir yapıya dönüştürmeyi hedefliyoruz. Elbette bu işin bir de tazminat hesaplama boyutu var. İşveren sorumluluk sigortasında en büyük zorluklardan biri, tazminatın farklı aktüerler tarafından farklı şekillerde hesaplanabilmesidir. Bu, her ne kadar yasalara uygun olsa da ciddi bir belirsizlik yaratabiliyor. Bu durum hem müşteri hem de sigorta şirketleri açısından süreci zorlaştırıyor. Bu nedenle SEDDK ve Türkiye Sigorta Birliği nezdinde bu alanda standartlar oluşturulması yönünde çalışmalar yürütülüyor. Ayrıca tazminatların asgari ücret artışlarından doğrudan etkilenmesi de önemli bir konu. Asgari ücretteki artış, geçmişe dönük maliyetleri bir anda yükseltebiliyor. Bu nedenle rezerv yönetimi bu branşta oldukça kritik. Zira bir işveren dosyasının ortalama ömrü 8,5 ila 9 yıl arasında olabiliyor. Bu süre zarfında dava süreçleri, itirazlar, yeni hesaplamalar ve hatta manevi tazminat talepleriyle karşılaşmak mümkün. Özellikle yüksek taleplerle başlayan manevi tazminat süreçleri, önemli anlaşmazlıklara neden olabiliyor. Dolayısıyla bu branşta sadece sigorta ürünü sunmak yeterli değil; aynı zamanda etkin hasar ve rezerv yönetimiyle birlikte hukuki gelişmeleri yakından izlemek ve sürece önleyici bir yaklaşımla yaklaşmak gerekiyor.

Artan maliyetler ve değişen risk ortamı nedeniyle iş yeri sigortaları, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için her zamankinden daha önemli hâle geldi. AXA Türkiye bu alanda nasıl bir yaklaşım benimsiyor, ne gibi çözümler sunuyor?

KOBİ’ler, hem ülke ekonomisinin temel dinamiklerinden biri hem de AXA Türkiye olarak bizim öncelikli hedef segmentlerimiz arasında yer alıyor. Bu nedenle yalnızca bir poliçe sunmakla kalmıyor, aynı zamanda KOBİ’lerin sürdürülebilirliğine katkı sağlayacak çözümler üretmeye odaklanıyoruz. Amacımız, bu işletmeleri risklerden arındırmak ve gelişimlerine sigorta yoluyla da destek olabilmek. Ürünlerimizi de bu bakış açısıyla tasarlıyoruz.

Örneğin, üzerinde çalıştığımız parametrik deprem ürünü bu yaklaşımın bir sonucu. Türkiye'deki acı tecrübeler bize gösterdi ki bir işletmenin binasında hasar olmasa bile, işletme sahibi ailesiyle birlikte bölgeyi terk etmek zorunda kalabiliyor. Bu ihtiyaca yönelik olarak, zarar görmese bile belirli bir büyüklükte deprem yaşandığında finansal destek sağlayan bir ürün geliştiriyoruz. Bu destek, taşınma masrafları gibi işletme sahibinin hayatını kolaylaştıracak unsurları kapsıyor.

Aynı şekilde, artan siber saldırılar da ciddi bir tehdit hâline geldi. Türkiye, dünya genelinde siber saldırıya en çok maruz kalan ülkelerden biri; hatta tüm saldırıların %14,7’si Türkiye’de gerçekleşiyor. Bu durum sadece bireyleri değil, KOBİ’leri de doğrudan etkiliyor. Biz de bu riski görerek, siber güvenlik teminatı içeren özel bir ürün geliştirdik. Böylece KOBİ’ler dijital tehditlere karşı da korunabiliyor. Elbette işin bir de geleneksel risk tarafı var; yangın, su baskını gibi klasik teminatlar. Bu alanlarda da mühendislik desteğiyle paket çözümler sunuyoruz. Risk analizi yapıyor, önleyici öneriler geliştiriyoruz. KOBİ’lerin yanında olmak, sadece hasar sonrası değil, hasar öncesi dönemde de onların güvenliğini sağlamak bizim için çok önemli.

Kısacası AXA olarak, KOBİ’lerin ihtiyaçlarına özel, esnek ve yenilikçi sigorta çözümleri sunarak bu alandaki sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalışıyoruz.

Mevcut sigorta ürünlerimize ek olarak, özellikle KOBİ’lerin finansal güvencesini ve sosyal bütünlüğünü korumayı hedefleyen, özel risk kategorisindeki parametrik deprem sigortası ürünümüz üzerinde de çalışıyoruz. Bu ürünle, belirlenen deprem şiddetlerine maruz kalan sigortalılarımıza, hayatlarını sürdürebilmeleri için hızlı ve doğrudan finansal destek sağlamayı amaçlıyoruz.

Siber riskler günümüz işletmeleri için belki de en kritik tehditlerden biri hâline geldi. Siber sigorta pazarında öne çıkan tehditler ve çalışmalar hangi alanlarda yoğunlaşıyor?

Siber risklerin bu kadar büyük bir tehdit haline gelmesinin temel nedeni, barındırdığı belirsizlikten kaynaklanıyor. Bugün neredeyse her şey bir siber saldırının hedefi olabilir. Üstelik saldırı senaryoları da sürekli değişip gelişiyor.  Örneğin, bir işletme kuruluyor banka hesaplarını açmak için şubesine başvuruyor ve ardından biri banka tarafından arandığını söyleyerek hesabın aktive edileceğini belirtiyor. Arama doğru bir numaradan geliyor, her şey normal görünüyor ve asgari bilgiler istenerek kullanıcı yönlendirilerek tüm hesabı boşaltılıyor. Bu gibi örneklere her gün bir yenisi ekleniyor; bu da siber tehditlerin ne kadar yaratıcı ve öngörülemez olabildiğini gösteriyor. Teknoloji geliştikçe, kötü niyetli aktörler de sürekli yeni yöntemler üretiyor. Özellikle bireyler ve orta ölçekli işletmeler bu saldırılar karşısında daha savunmasız durumda. Bir de işin endüstriyel boyutu var ki, burada yaşanan bir siber saldırının etkileri çok daha yıkıcı olabilir. Enerji, üretim, altyapı gibi sektörlerde meydana gelen saldırılar ciddi operasyonel ve finansal sonuçlara yol açabiliyor.

Siber saldırıların iki yönlü etkisi bulunuyor: Hem işletmenin kendi faaliyetlerine zarar verebilir hem de sorumlu olduğu müşterilere, iş ortaklarına ya da kamuya karşı yükümlülüklerini yerine getiremez hâle getirebilir. Örneğin, medya hesaplarının ele geçirilmesi, hassas dosyaların silinmesi veya sahte e-postalarla kurum itibarının zedelenmesi gibi pek çok senaryo mümkün. Bu durum, sigortalılar için ciddi bir yük yaratıyor.

AXA olarak elbette bu alanda sigortalının tazminat süreçlerinde yanındayız. Ancak hedefimiz sadece hasar sonrası destek vermek değil, bu süreci daha canlı ve önleyici bir sisteme dönüştürebilmek. Şu an bunun üzerine yoğunlaşıyoruz: Hangi teknolojilerle çalışabiliriz, hangi iş ortaklarıyla daha güçlü çözümler sunabiliriz gibi konuları araştırıyoruz. Sadece bir saldırı olduğunda eksper gönderip hasar ödemekle sınırlı kalmak istemiyoruz. Bu tüm dünya için geçerli bir durum; siber sigortacılık hâlâ gelişme aşamasında ve bu alanda gidilecek çok yol var.

Türkiye’de KOBİ’lerin siber güvenlik konusundaki farkındalığı ne seviyede?

KOBİ’lerimiz maalesef siber güvenlik konusunda genellikle yeterince farkındalık sahibi değiller. Çoğu işletme, yangın sigortası gibi temel ürünlerin yanında ek teminatlarla koruma sağlamaya çalışıyor; ancak bir fidye yazılımı saldırısı yaşanana veya bilgisayarlar çökene kadar siber risklerin ciddiyetini fark etmiyorlar. Bu da uzun vadede ciddi zararlara yol açabiliyor. Biz de bu farkındalığı artırmak amacıyla ana ürünlerin yanına siber teminatlar eklemeye çalışıyoruz.

Son 6 ayda 3 bin poliçeye ulaşmışken, Türkiye'deki yaklaşık 200 bin KOBİ olduğu göz önüne alındığında bu oran henüz çok yüksek değil. Ancak yavaş yavaş gelişiyor, farkındalık artıyor. Ticaret odalarının bu konuda daha fazla bilgilendirme yapması çok önemli. Sigorta şirketleri olarak biz KOBİ’lere sürekli “önlem alın” diyoruz; ancak bu tür uyarılar bazen sadece poliçe satmaya çalışan bir yaklaşım olarak algılanabiliyor. Oysa bu bir gerçeklik: Bir olay yaşandığında zarar görmektense, önceden teminat almak çok daha mantıklı.

Örneğin, influencer’lar sosyal medya hesaplarını kaybettiklerinde ciddi maddi kayıplar yaşayabiliyorlar. Bu tür yeni pazarlarda da sigorta bilincinin artması gerektiğini düşünüyoruz.

Bizim için bu sadece poliçe satmak değil; sigortalının doğru teminatlarla korunmasını sağlamak, onlara rehberlik etmek anlamına geliyor. Çünkü bir sosyal medya hesabı kaybedildiğinde buradaki kaybın geri gelmesi pek mümkün değil. Hesapların geri alınması sürecinde genellikle teknik uzmanlık gerektiren yazılım çözümleri ya da şantaj ödemeleri gibi durumlar yaşanabiliyor. Olası kayıplara kıyasla çok daha düşük maliyetlerle, işin uzmanlarından alınabilecek profesyonel sigorta çözümleri sayesinde, ticari hayatın her alanında sürdürülebilirliği desteklemeyi amaçlıyoruz.