3. Uluslararası Sigorta Zirvesinin 2. Günü ‘Katastrofik Risklerde Koruma Açığı’na Odaklanıldı
3. Uluslararası Sigorta Zirvesinin 2. Günü ‘Katastrofik Risklerde Koruma Açığı’na Odaklanıldı

3. Uluslararası Sigorta Zirvesinin 2. Günü ‘Katastrofik Risklerde Koruma Açığı’na Odaklanıldı

Sigorta Tatbikatçıları Derneği, IUC ve Middle East Insurance Review’ın organizasyonunda gerçekleşen 13. Sigorta Haftası’nda düzenlenen 3. Uluslararası Sigorta Zirvesi’nin 2.günü önemli panellere sahne oldu. 2 Ekim günü Sheraton Grand 2. basamağı gerçekleştirilen 3. Uluslararası Sigorta Zirvesinin açılış Konuşmalarını Fahri Altıngöz ve Özgür Obalı yaptı. 2. günde yine önemli isimler sigortacılıkta bugünü ve geleceği konuşmak için bir aradaydı.

 Türkiye Sigorta Birliği’nin düzenlediği ‘Koruma Açığının Azaltılması: Türkiye’nin Dayanıklılık ve Sürdürülebilirlik Yolculuğu’ temasıyla gerçekleştirilen 3. Uluslararası Sigorta Zirvesi’nin ikinci gününde depremlere karşı dayanaklılığın artırılması ve bu yöndeki koruma açıklarını kapatılması yerli ve yabancı uzmanlar tarafından tartışıldı.

Açılış konuşmacılarından TSB Genel Sekreteri Özgür Obalı’nın konuşmasından satır araları şöyleydi:

“Şu anda sigorta pazarının durumuna dair birkaç noktayı paylaşmak isterim. Dün sigorta koruma açıklarından bahsetmiştik, şimdi bu konuyu gözden geçirip mevcut duruma değinmek istiyorum. 5 madde üzerinden ilerleyeceğim:

  1. Rekabetçi Pazar ve Prim Üretimi: Toplamda 72 sigorta şirketi var, Türk pazarı oldukça rekabetçi. 14 milyar dolarlık GWP mevcut ve toplam prim üretimi 2024 Ağustos ayı itibarıyla 34 milyon dolara ulaştı. Toplamda 16 milyon katılımcı var. Son on yıla baktığımızda, son iki yıl yeni katılımcılar açısından oldukça başarılıydı. Uğur Bey de dünkü konuşmasında belirttiği gibi, toplam gayrisafi milli hasılanın %20'si sektörden geliyor ve %34'lük bir büyüme beklentisi söz konusu.
  2. Sigorta Sektörünün Rolü: Sigorta sektörü, dünya pratiğinde olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir yere sahip, çünkü bireylere ve firmalara finansal koruma sağlıyor. Odaklanmamız gereken nokta, risklerin azaltılması ve yönetilmesi. Risklerin doğru analizi ve buna karşı alınacak aksiyonlar büyük önem taşıyor. Şu ana kadar reaktif bir yaklaşım sergiledik, yani risk gerçekleştiğinde tazmin etmek ve ödeme yapmakla sınırlı kaldık. Ancak, depremden sonra risklerin önlenmesi ve proaktif bir tutum sergilememiz gerektiği ortaya çıktı. Sigorta sektörü, geleceği inşa eden bir sektör olarak riskleri kontrol altına almayı sağlıyor ve kar paylaşımıyla büyük fayda sağlıyor. Bunun yanı sıra finansal stabilite ve istikrar da sunuyor.
  3. Tasarruf ve Tamamlayıcı Emeklilik Sigortaları: Son dönemde düzenleyici otoritelerin ekonomi politikalarında tasarrufu artırmaya yönelik adımlar atılıyor. Banka dışı finans sektörünü destekleyen yapılar geliştirilmekte. Tamamlayıcı emeklilik sigortalarında da bir artış gözlemleniyor. Zorunlu kısmın yanı sıra işverenlerin de bizzat modele dahil edildiği bir sisteme doğru gidiyoruz ki, bu yaşlanan nüfus dikkate alındığında oldukça elzem bir gelişme. Ayrıca, dini hassasiyetleri olan işletmelerin takaful sistemine dahil edilmesine de hassasiyetle yaklaşılmalı.
  4. Koruma Açıkları ve Penetrasyon Oranı: Dünya genelindeki koruma açıklarına bakarsak, emeklilikte 1 trilyon dolar, siber güvenlikte 0.9 trilyon ve sağlıkta 0.8 trilyonluk bir açık söz konusu. Emeklilikte dünya ortalamasına göre daha iyi durumdayız. Türkiye’de ise koruma açığı açısından siber güvenlik lüks bir hizmet olarak kalmakta. Sağlık tarafında devletin üstlenmiş olduğu büyük sorumluluk nedeniyle özel sektöre çok iş düşmemekte. Dünya sıralamasında ise penetrasyon oranı %7, yani dünya ortalamasının oldukça altındayız. Ancak son yıllardaki gelişmelerle, özellikle 2022'den 2023'e geçişte önemli ilerlemeler kaydedildi. Hayat dışı prim üretiminde dünyada 2022'de 27. sıradayken, 2023'te 20. sıraya yükseldik. EMEA bölgesinde ise 4.'lükten 1.'liğe geçtik.
  5. Sektörün Büyüme Potansiyeli ve Hedefler: Sektörün büyüme potansiyeli oldukça yüksek. İlk hedef farkındalık yaratmak. İkinci hedef ise sektördeki yapıların gözden geçirilmesi ve tüm paydaşların bir araya getirilmesi. Üçüncü hedef, kamu ve düzenleyici makamlarla daha etkili ilişkiler kurmak. Meclisteki yetkililer sigorta sektörünü tam anlamıyla anlamıyor, bu yüzden onlarla daha iyi bir diyalog geliştirmeliyiz. Dördüncü hedef, müşterilerin ihtiyaçlarını anlamak ve katılımcılığı artırmak. Artık sadece sigorta satmak değil, toplumun neye ihtiyacı olduğunu analiz edip ona göre ürünler sunmalıyız.

Türkiye’deki emeklilik ve sigorta sektörü, zorlu dönemlerde dayanıklılığını kanıtladı. Artık bir atılım yapma zamanı geldi. Türkiye Sigorta Birliği (TSB), yeni hedeflerle toplum ve ekonomiye katkı sağlamaya kararlı. Hem ülkemiz hem de bölgedeki diğer ülkeler için sigorta sektörü önemli bir güç olacaktır.”

 

Emine Feray Sezgin: Sektörde yeşil dönüşüme vurgu

Zirvede sonraki konuşmacı SEDDK Başkan Yardımcısı Emine Feray Sezgin oldu. Sezgin’in konuşmasındaki satır araları şöyleydi:

Geçtiğimiz yıla göre %105 oranında büyüyerek 483 milyar TL seviyesine ulaşan sigorta sektörü, 2024’ün üçüncü çeyreği itibarıyla önemli bir büyüme kaydetmiştir. Özel emeklilik fonları 1 trilyon TL'yi aşarken, toplamda 1.5 trilyon TL fon katkısı sağlanmıştır. Sektör, acenteler, brokerler, asistans firmaları ve diğer paydaşlarıyla geniş bir ekosisteme sahip olup yaklaşık 200 bin kişiye istihdam sağlamaktadır.

Artan aşırı hava olayları ve karmaşıklaşan riskler, sektörde önemli koruma açıklarına neden olmuştur. Önümüzdeki yıllarda bu risklerin ve frekanslarının artması beklenmektedir. Küresel afetlere karşı koruma açığı, 1990-99 yılları arasında 126 milyar dolar iken, 2010'lu yıllarda 219 milyar dolara yükselmiştir. Sigorta sektörünün görevi, bu afetlerin sosyoekonomik etkilerini azaltmak ve davranış değişikliği konusunda farkındalık yaratmaktır. Karşı karşıya olduğumuz diğer riskler arasında finansal yıkım, uyumsuzluk riskinin artışı ve yeşil dönüşüm riskleri de bulunmaktadır.

Yeşil Dönüşüm, sürdürülebilirliği amaçlayan bir sistemdir ve çevresel risklerin azaltılmasına odaklanır. Ayrıca, işletmelere siber saldırılara karşı finansal dayanıklılık sağlamanın ve mobilitenin artırılmasının önemli olduğu vurgulanmalıdır.

Demografik Dönüşüm, küresel doğum oranlarının düşüklüğü ve artan yaşam beklentisi, demografik dönüşümü beraberinde getirir. Emeklilik üzerindeki yük artarken, çalışan nüfusun azalması ve yaşlanan nüfusun bakıma duyduğu ihtiyaç artmaktadır. Bu durum, özel emeklilik ve hayat sigortasında ürün çeşitliliği ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır. Vatandaşların uzayan yaşam süreleri, düzenli ve toplu ek gelir ihtiyaçlarını artırmaktadır. Eğer bu tasarruflar sağlanmazsa, emekliler yaşam standartlarını koruyamayacaklardır.

Küresel sağlık koruma açığının 800 milyon ile 4 trilyon dolar arasında olduğu tahmin edilmektedir. Sigorta, ilave bir koruma sağlayarak bireylerin dayanıklılıklarını artırmalıdır, aksi takdirde bireyler tasarruflarını sağlık harcamalarına yönlendirmek zorunda kalabilirler.

Görüldüğü üzere yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm ve demografik dönüşüm, gerekli korumalar sağlanmadığında önemli riskler doğurabilir. Sigorta sektörü, bu dönüşümler karşısında oluşan koruma açıklarını gidermek, riskleri azaltmak ve kaynak ihtiyaçlarının finansmanında kritik bir role sahiptir.

Sürdürülebilir bir sigortacılık ve özel emeklilik sektörü, bu dönüşümlere yanıt verebilmek için gereklidir. Kurum olarak biz de kamu yararını gözeterek, sigorta ve bireysel emeklilik ürünleri konusunda sektör paydaşları ile iş birliği içinde çalışıyoruz.

Her geçen gün artan fon tutarları ile Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) daha cazip hale getirilmektedir. Trafik sigortasının fiyatlandırılması ve BES’in üretimi üzerinde de çalışmalarımız sürmektedir. Ayrıca, doğal afetlerden kaynaklanabilecek mağduriyetlerde kamu yükünü hafifletmek amacıyla bütüncül bir ürün olan zorunlu afet sigortasının hayata geçirilmesi için çalışmalarımızda sona yaklaştık.

Sigorta sektörü, sadece riskleri transfer eden bir kurum değildir. Sektördeki hızlı dönüşüm, gelecekte daha da hız kazanacaktır.

Azerbaycan Merkez Bankası Genel Direktörü Ziya Aliyev: Beklenen yaşam süreleri uzuyor

Azerbaycan ekonomisi son yıllarda hızlı bir büyüme kaydetti. Ülkenin petrol sektörü büyük bir etkiye sahip olmasına rağmen, hükümet olarak petrol dışı ekonomiyi de geliştirmek istiyoruz. 2023 yılında, küresel ekonomideki fiyat artışları nedeniyle enflasyon iki haneli rakamlara ulaşmış olsa da, daha sonra tek haneli seviyelere geriledi. Enflasyonun önümüzdeki dönemde %2 ila %4 civarında seyretmesi bekleniyor.

Sigorta piyasası için en önemli faktörlerden biri ekonomik gelişmeler ve nüfusun yaşa göre dağılımıdır. Azerbaycan'da nüfus genç, ancak Türkiye'de genç nüfusun oranı daha yüksek. Bu durum, ekonomik gelişme için de bir fırsat sunmaktadır.

Doğum oranlarına baktığımızda, son yıllarda Azerbaycan’da bir düşüş gözlemleniyor, ancak bu konuda Türkiye'nin gerisinde bulunuyoruz. Beklenen yaşam süresi ise 78 yıla ulaşmış durumda. Türkiye'ye kıyasla hala geride olsak da, son yıllarda bu alanda iyileşme kaydediyoruz. Bu gelişme, ekonomik büyüme için fırsatlar yaratmaktadır.

Azerbaycan’ın finans sektörü, bankaların daha baskın olduğu bir yapıya sahiptir. Ancak mali sektör büyümekte ve sigorta ile bankalar bu büyümede önemli bir rol oynamaktadır.

Azerbaycan’da sigorta piyasası gelişim göstermektedir. Sigorta penetrasyon oranı, gayrisafi milli hasılaya göre %1 seviyesindedir. Petrol dışı ekonomiye baktığımızda ise bu oran %2 seviyesine ulaşmıştır. Hükümet ve Merkez Bankası olarak, sigorta penetrasyon oranını artırmak ve ekonominin korunmasını iyileştirmek gibi bir hedefimiz bulunmaktadır.

Doğal Afetlerin Finansal Etkileri Tahmin Edilebilecek mi?

Zirvede bir diğer konuşmacı ise T-RUPT Afet Modelleme ve Veri Analitiği Departmanı Direktörü Prof. Dr. Sinan Akkar oldu. Akkar, deprem kayıp modellemesinin temel bileşenlerini ve bu modellemenin sigorta sektöründeki uygulamalarını ele aldı. Konuşmasında, kayıp modellemesinin doğal afetlerin sosyal ve finansal etkilerini tahmin etmeye yönelik bir değerlendirme sunduğunu belirtti.

Panellerden Öne Çıkan Başlıklar

Zirvenin ikinci günü açılış konuşmalarından sonra yerli ve yabancı değerli birçok uzman ismin yer aldığı “Türkiye’de Depreme Dayanıklılığın Artırılması: Kritik Konuların Ele Alınması ve Koruma Açığının Kapatılması”, “Yenilikçi Deprem Riski Çözümleri: Gelişmiş Dayanıklılık için Sensör Tabanlı Parametrik Kapsama ve İzleme” ve  “Sigortacılıkta Yapay Zeka, Makine Öğrenimi ve Gelişen Teknolojilerin Gücünü Ortaya Çıkarmak : Uygulamalar, Zorluklar ve Fırsatlar” başlıklarını içeren panellerle devam etti. Panellerdeki değerli isimlerin önemli açıklamalarını haberimizde sizler için derledik…

Son beş yılda parametrik ürünler hızla gelişiyor

Liberty Mutual Reinsurance Tarım ve Parametri Başkanı Jean-Christophe Garaix, parametrik sigorta ve reasürans sistemlerinin Türkiye dahil farklı ülkelerde uygulanabilirliğine dair düşüncelerini paylaştı. Özellikle depremlerle ilgili çözümler üzerine odaklandı; deprem hızı ve riskleri hakkında bilgi vererek, bu konularda geliştirdikleri yöntemleri anlattı. Son beş yılda parametrik ürünlerde kaydedilen gelişmelere dikkat çekti ve harita kontrolü yaklaşımını açıkladı.

Garaix, yerel ajanslardan elde edilen verilerle yapılan hesaplamaların USGS kullanılarak daha doğru hale getirildiğini belirtti. Ayrıca, Safehub isimli bir şirketle iş birliği yaptıklarını ve cep telefonu boyutunda sensörlerle anlık veriler elde ettiklerini vurguladı. Bu sensörlerin düşük maliyetli, siber güvenli olduğunu ve yalnızca sarsıntı bilgilerini değil, aynı zamanda binanın tüm bilgilerini de sağladığını ifade etti. Bu uygulamaların, büyük binalar için geçerli olduğunu da ekledi.

T-Rupt Teknoloji Genel Müdürü Erdem Karabostan: "Afet Bilgisi Yönetiminde Denge Çok Önemli"

T-Rupt Teknoloji Genel Müdürü Erdem Karabostan, afetler konusunda bilgi yönetiminin kritik rolüne dikkat çekti. Karabostan, "Sıfır bilgi ile her şeyi bilme arasında bir denge kurulmalıdır. Her iki uçta da sigorta imkansız hale gelir ve bu durumlar sigorta edilemez durumlardır," ifadelerini kullandı. Bu bağlamda, modelleme çalışmalarında dengeyi sağlamak, risk yönetimi açısından büyük bir önem taşıyor.

Dr. Ceyhun Eren: "Risk Temelli Yaklaşım, Gelecekte Daha Etkili Çözümler Sunacak"

Allianz Teknik Risk Mühendisliği Direktörü Dr. Ceyhun Eren, problem çözme süreçlerinde detaylı çalışmaların önemine vurgu yaptı. Eren, "Gelecek, muhtemel kayıpların tahmini açısından önemli bir zemin sunuyor. Şimdiye kadar yapılan çalışmalar, binalardaki hatalardan ve bölgesel kırılganlık eğrilerinden faydalanıyordu. Ancak bu sunumda, risk temelli yaklaşımın modellemeden ziyade daha farklı bir yarar sağlayacağına inanıyorum," dedi. Bu yaklaşım, risk yönetimi alanında daha yenilikçi çözümler geliştirilmesine katkıda bulunmayı hedefliyor.

Michael Roth: "Türkiye'de Reasürans ile İş Birliği İçinde Olduğumuz İçin Mutluyuz"

Munich Re Kamu Sektörü Uygulama Şefi Roth, Türkiye pazarındaki iş birliklerine dair düşüncelerini paylaştı. Roth, "Türkiye'de bir reasürans ile çalışmaktan mutluluk duyuyoruz. 70 yıldır bu pazarda varız ve 1999 depreminde Dünya Bankası ile birlikte DASK’ı oluşturduk. Gelecek yıllarda da Türkiye sigorta sektörünün yanında yer alarak, koruma açığı konusunda ortak hedefler belirleyeceğiz," dedi. Bu yaklaşım, sektördeki dayanıklılığı artırmayı ve riskleri daha etkili bir şekilde yönetmeyi amaçlıyor.

Ölken’den Koruma Açığı ve Veri Kalitesi Yaklaşımı

Yavuz Ölken, Axa Sigorta CEO'su ve Türkiye Sigorta Birliği Yönetim Kurulu Üyesi olarak, koruma açığını tanımlamanın önemine vurgu yaptı. Öncelikle korumanın ne anlama geldiğini anlamamız gerektiğini belirtti. Maraş depreminde doğru hasar tahmininde bulunan tek kurumun T-ROC olduğunu ifade etti. Veri kalitesinin Türkiye sigortacılığı için kritik olduğunu ve mevcut veri kalitesinin yüksek seviyede olduğunu dile getirdi. Allianz’ın son beş yılda yaptığı yatırımlar ve Axa’nın yerli ve yabancı yatırımcılar aracılığıyla gerçekleştirdiği sermaye artışları için teşekkür etti. Ölken, fiyatlamadaki en büyük maliyetin reasürans değil, penetrasyonun artmasıyla bu maliyetin düşeceğini savundu.

Gelecek, Sürdürülebilirlik ve İş Birliği

Ölken, 2024 yılına yönelik koruma açığının sektördeki en önemli konu olacağına dikkat çekti. Global gelişmelere derinlemesine bakılması gerektiğini ve geleceğin çözüm ortaklarının reasürans brokerleri ile Türkiye’deki acenteler olacağını belirtti. Türkiye’nin yeşil enerjiye en çok yatırım yapan ülke konumuna geldiğini vurgulayarak, sürdürülebilirliğin önemine değindi. Doğal afetler ve iklim değişikliği karşısında ortak bir anlayışın geliştirilmesi gerektiğini ifade etti. Eğitimler ve hizmetlerle gelecekteki risklerin sigortacılığa entegre edilmesi gerektiğini belirten Ölken, iyi ile kötü arasındaki farkların kapatılmasının ancak iş birliğiyle mümkün olabileceğini söyledi.

Yaşar, kentsel dönüşüm ve bina tamamlama sigortasının önemini hatırlattı

Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı ve Türkiye Sigorta Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Yaşar, Türk sigorta sektörünün genel durumu hakkında kapsamlı bilgiler sundu. Konuşmasında, sektördeki 72 aktif sigorta şirketinin 48'inin hayat dışı faaliyet gösterdiğini ve 2023 yılını 1.4 milyon aktif büyüklükle kapattığını belirtti. 2024’ün üçüncü çeyreğinde bu rakamın 1.9 milyon aktif büyüklüğe ulaşacağı öngörülüyor.

Yaşar, Türk sigorta sektörünün gayrisafi milli hasıla oranına göre 22 kat teminat sağladığını ve ülkenin varlıklarının sürdürülebilirliği için 576 trilyonluk bir teminat sunulduğunu vurguladı. Sektörün, ekonomiye en büyük fon sağlayan kurumsal yapılar arasında yer aldığını ifade etti.

Sektörün penetrasyonunu artırma hedefi doğrultusunda, çeşitli paydaşlarla 80 temsilcinin katıldığı toplantılar düzenlendi ve 2030 yol haritası oluşturuldu. Geçmiş stratejik hedeflere kıyasla, 1.90'lardan 2.3 seviyelerine ulaşıldığı kaydedildi. Oto sigortası, trafik ve kasko ürünlerinin en büyük pazar payına sahip olduğu, sağlık sigortalarının ise pandemiden sonra önemli bir atılım gösterdiği belirtildi.

Hayat sigortacılığına dair gelişim alanları olduğuna dikkat çekilirken, sektör çalışanlarının %56’sının kadın olmasıyla gurur duyulduğu ifade edildi. Sektör, sadece hasar ödemekle kalmayıp devlete 50 milyar dolarlık katkı sağladığını ve acentelere de 2 milyar dolarlık komisyon ödendiğini vurguladı.

2023 itibarıyla Türk sigorta sektörünün 19 milyar dolarlık bir üretim gerçekleştirdiği ve bunun 16 milyar dolarının hayat dışı sigortalardan geldiği belirtildi. Kişi başı sigorta primi Türkiye'de 224 dolar iken, dünya genelinde bu rakamın 889 dolara çıktığına dikkat çekildi.

Yaşar, Türkiye’nin 29 kat daha fazla büyüme göstermesi gerektiğini, şu anda finans sektöründe sigorta sektörünün bankadan sonra ikinci sırada bulunduğunu vurguladı. Penetrasyon oranlarının artırılması gerektiği, özellikle konut sigortalarında %18 gibi düşük bir seviyede kalındığı ifade edildi. Doğal afetler konusundaki sigortalılık oranlarının artırılması için gerekli adımların atılması gerektiği vurgulandı.

Kentsel dönüşümün önemi ve bina tamamlama sigortasının gerekliliği üzerinde duran Yaşar, vergi düzenlemelerindeki eksikliklerin giderilmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, önleyici sigortacılık ve sigorta vizesi uygulamaları üzerine çalışmalara başlanacağını ifade etti. Son olarak, sigorta aracılarının bir araya gelmesi ve sektördeki güven probleminin çözülmesi gerektiğini, tüm aracılar için düzenleyici bir çatı oluşturulması gerektiğini dile getirdi.

Tabakoğlu: Dünyadaki 6 şirketin içindeyiz

Lumnion CEO'su Cenk Tabakoğlu': Dünyada toplamda yalnızca 6 şirket, bizim çalıştığımız alanda faaliyet gösteriyor ve biz de bunlardan biriyiz. Machine Learning dediğimiz sistem, geleceğe yönelik bazı öngörüler elde etmek ve bu öngörülere dayanarak alacağımız kararları belirlemek amacıyla kritik bir rol oynuyor.

Sigortacılıkta yapay zekayı kullanma alanlarımıza gelince:

1. Dağıtım Kanalları: Yapay zekayı burada etkin bir şekilde kullanıyoruz. Özellikle gömülü sigortalarda önemli gelişmeler kaydediyoruz.

2. Hasar Yönetimi: Araç sigortalarında birçok şirket, görüntü işleme teknolojisini aktif olarak kullanıyor.

3. Fiyatlama ve Underwriting: Bu, yapay zekanın kullandığı üçüncü ana alandır ve süreçlerimizi daha verimli hale getiriyor.

Doğru zamanda doğru tepki verebilmek son derece önemli

Ultimate Risk Solutions COO'su Dario Schiller, insan kaynakları eksikliklerinin bazen operasyonel açıklar doğurduğunu vurgulayarak, önleme odaklı çözümler geliştirdiklerini açıkladı. Schiller, yönetim kararlarının veri ve bilgiye dayalı olması gerektiğini belirterek, "Veri ve istatistiklere doğru zamanda doğru tepki verebilmek son derece önemli. Bu veriler hızlı bir şekilde değişebiliyor," dedi.

Covid gibi küresel olayların ve diğer felaketlerin karar alma süreçlerini etkilediğini ifade eden Schiller, "Artık satış gücümüzün doğasının değiştiğini görüyoruz. Risklerin evrimi, bu süreçlerin de dönüşmesini gerektiriyor," şeklinde konuştu. Siber riskler ve iklim değişikliği gibi yeni tehditlerin ortaya çıkmasıyla birlikte analitik yaklaşımların öneminin arttığını belirtti.

Schiller, şirketlerin hem sigorta hem de sermaye yapısı açısından gerçekleşen değişimlere etkin bir şekilde yanıt vermesi gerektiğinin altını çizdi.

Mobil Uygulamalarda Gelişim

Anadolu Sigorta CIO'su Korhan Kuyu ise panelde şunları kaydetti:

 

“Anadolu Sigorta olarak yalnızca belirli branşlarda değil, tüm ana branşlarda geniş bir üretim yapıyoruz. Hizmetlerimizin büyük bir kısmını mobil uygulamalarımız üzerinden sunuyoruz. Şu an 13 farklı ürünün satışını mobil uygulamalar aracılığıyla gerçekleştiriyoruz. Sağlık branşı ise diğerlerinden biraz farklı olduğu için sağlık sigortalarımıza özel ayrı bir mobil uygulamamız mevcut. Müşterilerimiz, bu uygulamalar sayesinde poliçelerini, teminatlarını, limitlerini ve kullanım durumlarını kolayca takip edebiliyorlar."

Mutlu Uğursal: “Yapay zekada ya yükseleceğiz ya da yok olacağız”

Agito Yazılım CEO'su Mutlu Uğursal

"Yapay zeka artık her sektörde olduğu gibi bizim için de bir dönüm noktası. Artık 'yapay zeka yapmazsak yok oluruz' noktasına geldik ve bu dönüşümün hızlı olması gerekiyor. Günün sonunda, bu dönüşümde ya yükseleceğiz ya da yok olacağız.

Yapay zeka yeni bir kavram değil, tarihçesi çok eski. Şu an veriyi eğitebildiğimiz bir durumdayız. Ancak veri olmadan üretken bir yapay zekaya geçiş yapamayız. Son 7-8 yıldır, yapay zekanın hedef olmadığı bir toplantı konusu yok. Bu süreç zaman alacak, ancak üç ana etken bu dönüşümü hızlandırıyor:

1. Veri işleme kapasitesi,

2. Müşteri beklentileri,

3. Rekabet.

Bu üç faktörle birlikte, bu dönüşümü gerçekleştirip yapay zekaya geçeceğiz. UW tarafında, prim hesaplamalarında ve hasar süreçlerinde güzel örnekler var, ancak hala dikey alanlarda kalıyoruz. Yapay zekayı merkezimize aldığımızda çok daha iyi bir duruma geleceğiz. Genel olarak, sigortacılık için bir büyük dil modeli (LLM) oluşturulmalı. Böylece, kişiselleştirilmiş teminatlar satabileceğimiz bir noktaya gelebiliriz."