Gelecek Geldi
Bugün yaşayan bizim kuşağımızın ve çocuk ve belki de torunlarımızın homo sapiensin son kuşağı olduğunu biliyoruz.
Önümüzdeki bir yüzyıl içinde yaşayacak olanlarla aramızdaki fark, bugün neandertaller ve şempanzelerle bizim aramızdaki farktan daha büyük olacak. Birçok modern düşünüre göre 21.yy’ın ekonomisinin temel ürünleri silah ve makine değil, beyin ve zihin olacak. Veriye sahip olanlar insanlığı ve hayatı kontrol edecekler.
21.YY Yetkinlikleri
Yirmi yıl sonra bugün var olan iş ve mesleklerin ne kadarının varlığını sürdüreceğini ve yeni mesleklerin ve iş alanlarının neler olacağını kimse bilmiyor. Ancak herkesin hemfikir olduğu konu bütün iş ve mesleklerin dönüşüm geçireceği. Hariri’ye göre dört temel yetkinliğe sahip olanlar bu dönüşüm sürecinde ayakta kalacaklar. Bu yetkinlikler ilişki yönetimi, iş birliği, eleştirel düşünce ve yaratıcılık. Bu özellikleri üzerinde biraz düşünürsek bunlara öz yeterlilik (self eficasy) ve yılmazlığı (resilience) da ekleyebiliriz. Yılmazlık sorunla karşılaşan kişinin yeni bir yol izleyerek sorunu çözmek için girişimde bulunmasıdır. Bu çözümlerin başarıya ulaşması kişiye öz yeterlilik kazandırır. Hiç şüphesiz değişimin ivme kazanarak geliştiği bir çağda merak ve öğrenmeye açıklık da büyük rol oynayacak. Bu özelliklere mutlaka değişime uyum sağlamak ve belirsiz ortamda akıl ve ruh sağlığını korumayı da ekleyebiliriz.
Dünya böyle bir rotada ilerlerken yirmi yıl sonra hayatın içinde olacak ve bir bölümü de yönetim basamaklarına gelecek olan çocukları ve gençleri nasıl eğitiyoruz? Bir başka ifadeyle eğitim sistemi bir bütün olarak (eğitim hizmeti sunan okullar, eğitim yöneticileri, öğretmenler ve aileler) bu dünyaya nasıl hazırlanıyor?
Zeka ile hayat başarısı arasındaki ilişkinin (korelasyon) .2 gibi çok düşük düzeyde olduğunu biliyoruz. Anne ve babamızın boyu ile kendi boyumuz arasındaki ilişkinin .7 olduğu düşünülürse zekanın ne kadar zayıf bir etkiye sahip olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. Benzer şekilde ailelerin çocuklarının iyi bir eğitim almaları için büyük fedakarlıklar yaptıkları eğitim sürecinin de hayat başarısı üzerindeki etkisini .5 - .6 düzeyinde olduğu bildiriliyor. Zeka ve akademik başarının sosyokültürel ve sosyoekonomik faktörlerle belirlenen klasik “hayat başarısı” konusunda bu kadar az etkili olması çok kişiyi haklı olarak şaşırtıyor.
Başarıyla zehirlenmiş ve kişinin değerinin başarısıyla ölçüldüğü bir anlayışla yetişen çocukların ve gençlerin performansı, başkalarının önüne geçmesiyle ölçülüyor. Böyle yetişen bir gencin iş hayatında yirmi yıl sonra çok gerekli olan iş birliğini göstermesini ve iyi insan ilişkileri kurmasını nasıl bekleyebiliriz?
Zeka ve akademik başarının hayat başarısı üzerinde beklenenin çok altında etkili olmasının temel nedeni her iki özelliğin de kişisel başarıyı sağlayacak nitelikler olmasıdır. Oysa iş hayatında başarı başkalarıyla birlikte elde edilen bir sonuçtur. Bu nedenle de ilişki yönetimi ve iş birliği 21.yy yetkinlikleri arasında önemli bir yer tutmaktadır. Kasım ayında New York’da dinleme fırsatı bulduğum Daniel Goleman her türlü işte duygusal zekanın başarıyı belirleme ölçüsünün yüzde 66, liderlik pozisyonlarında ise bu özelliğin çok daha belirleyici olduğunu ve yüzde 85 olduğunu söyledi.