Untitled Document
Image

Değerlerle Kriz Yönetimi

İçinden geçmekte olduğumuz ekonomik sıkışıklığın teknik olarak kriz olmadığını geçen yazımda belirtmiştim.

Gerçek anlamda kriz içindeki bir ülkenin, 2001 yılında Türkiye’de de olduğu gibi merkez bankasında döviz biter, memur maaşları ödenemez, kambiyo rejimi değişir, bankalar arka arkaya iflas eder. Ancak çok zorlu bir süreçten geçtiğimiz muhakkaktır. Böyle bir dönemde eski çözümler geçerliliğini yitirir. Türkiye de bu sıralarda eski çözümlerin geçerli olmadığı, belirsizliğin ve dolayısıyla güvensizliğin hakim olduğu bir süreçten geçmektedir. Özel sektörün bu süreçte en çok ihtiyaç duyduğu özellik dayanıklılıktır. Dayanıklılıkla kastettiğim, bir kurumu dıştan gelen darbelere uzun süre dayanabilmesi ve belirsizliği tolere edebilmesidir.


Krizler ve uzun süren belirsizliğe dayanabilen kurumların özellikleri şunlardır:
• Yüksek düzeyde çalışan bağlılığı
• Çalışanların inandıkları bir vizyonun varlığı
• Bütün çalışanlarca paylaşılan ortak bir değer sistemi
• Kurum için yenilikçiliği ve yaratıcılığı destekleyen bir yönetim ikliminin varlığı

Kriz dönemleri bireysel kaygı ve endişelerin ağır bastığı dönemler olduğu için çalışanların enerjisinin kişisel kaygılara ve iş dışında konulara dağılarak boşa harcanmaması gerekir.

Bir kurumda yukarıda sıraladığımız özelliklerin varlığı, sadece direnç ve dayanıklılığı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda da, kurumun amaçlarına ulaşmasına imkan verecek büyük bir iç dayanışma oluşturur. Bir kurumun dış dünyadaki zorluklarla mücadele edebilmesi için, her şeyden önce iç dünyasında güçlü olması gerekir.

Dayanıklılık değerlerle sağlanır

Değerler yaşamak için kurallar ve kararlar için pusuladır. Değerler belirli bir sonucu elde etmek için izlenecek yol konusunda en derinde yatan inançlardır ve davranışlarla dünyaya yansır.

Bir kurumun iç dünyasında güçlü olması demek değerlere dayalı bir kültüre sahip olması demektir. Böyle bir kurumda etkili bir liderin altında ona ve kurumun misyonuna bağlı yöneticiler, işlerine ve kuruma adanmış çalışanlar vardır.

Paylaşılan değerler güven oluşturur. Böylece ortak paydayı oluşturan bir topluluğun meydana gelmesi mümkün olur. Değerler uyum ve birlik sağlar ve böylece ortak hedeflere hızlı ve etkili bir biçimde ulaşmak mümkün olur. Bir kurumun gücü o kurumda çalışan bireylerin paylaştıkları ortak değerlere olan bağlılıklarıyla ölçülür. Eğer paylaşılan ortak değerler yoksa veya insanlar birbirine ve kuruma aldırmaz ve birbirlerinin ve kurumun sorunlarına kayıtsız olurlar.

İç dünyasında güçlü olan bir kurumda çalışanlar enerjilerini insan ilişkilerinden kaynaklanan gerginlikleri çözmeye veya kendi yarattıkları sorunlarla uğraşmaya ayırmazlar. Çünkü bu davranışlar kurum kültüründe zamanla oluşmuş olan ve kurumun potansiyelinin sınırlanmasına ve engellenmesine yol açan alışkanlıklardan kaynaklanır. Bunlar; bürokrasi, iç çekişme, suçlama, kısa dönemli odak, sorumluluktan kaçınma, bölüm çıkarlarını koruma, dedikodu vb’dir. Buna kültürel entropi denir.

Bu dönem her kurumun ekonomik durumunu özenle değerlendirmesi gereken bir dönemdir. Bunun için çok gerekli olmayan masrafları kısmak ve esas iş koluyla uyumlu, yeni gelir kaynakları araştırmayı gerektirir.
 

Devamı gelecek ay...