Image

“Sigorta şirketleri arasındaki fiyat rekabeti; doğru fiyatlamanın yapılamamasını ve şirketlerin kasko branşından zarar etmesi riskini her an taşıtmaktadır”

Kasko branşını genel itibarı ile trafik branşının maddi kısmını çıkardığımız zaman sigorta sektöründe en kısa sürede hasar sürecinin neticelendirildiği branş olduğunu söyleyebiliriz.


Bu da Türkiye ekonomisine ve otomotiv sektörü için kaynak olması anlamında kasko branşının önemini ortaya çıkarmaktadır. Ortalama her yıl yaklaşık olarak 1 milyar dolar civarı net gerçekleşen hasar yaşanmakta ve ortalama yaklaşık 250 milyon dolarlık muallak hasar rezervi sektör tarafından tutulmakta olup, sigorta sektörü hasar ödemeleri ile otomotiv sektörüne ciddi bir kaynak yaratmaktadır. Bu durum neticesinde kasko branşı, diğer tüm branşlarda olduğu gibi ülke ekonomisi için çok önemli bir rol üstlenmekte ve sigorta sektörü için de 2016 yılı verileri ile hayat dışı toplam prim üretiminin yaklaşık yüzde 17 oranında prim üretimi kaynağı olmaktadır. Kasko branşını bireysel anlamda ve şirketler için sigorta ile tanışılan branş olarak da tanımlayabiliriz. İnsanlar genellikle sağlık, konut ve DASK poliçelerinden önce araçlarının kasko sigortalarını yaptırmaktadır.

Trafik branşının zorunlu olması neticesinde sigortalılık oranının yüksekliği, banka kaynaklı kredi gibi işlemleri ve neticesinde düzenlenen poliçe türlerini hariç tuttuğumuzda bu durum daha net ortaya çıkmaktadır. Türkiye genelinde araç sayısının sigortalılık sayısı ile kıyaslandığında kasko branşını trafik branşı kadar olumlu değerlendirmemiz mümkün olmamakla birlikte 2013, 2014 ve 2015 yıllarında bu branştan sigorta sektörü teknik kar elde etmiştir. Bunu doğru risk değerlendirme, otomobillere entegre edilen teknoloji, kara yollarının iyileştirilmesi ve sahte hasar ile mücadeleye bağlayabiliriz.

Tüm bunların yanı sıra özellikle ülkemizde trafiğe çıkan araçların çoğunlukla yabancı menşeili olması ve döviz kurlarındaki artışın parça fiyatlarına yansıması neticesinde ortalama maddi hasar dosya maliyetlerini artırması ve sigorta şirketleri arasındaki fiyat rekabeti doğru fiyatlamanın yapılamamasını bir diğer ifade ile şirketlerin kasko branşından zarar etmesi riskini her an taşıtmaktadır.

Özellikle trafik sigortası kaynaklı son yıllarda yaşanılan sektörel zarar ve neticesinde son iki yıldır trafik sigortası primlerindeki artış zorunlu olmayan kasko poliçesine iştahı azaltmış ya da diğer bir deyişle prim kıyaslaması yapıldığında kasko primleri trafik primlerinden daha düşük ortalamada düzenlenmekte algısını yaratmış görünmektedir. Bu biraz da kasko ve trafik branşlarının tek bir poliçede düzenlenmesi fikrinden çıkmış olabilir. Bu etki 2013 yılından beri kasko branşında prim artışının hayat dışı diğer branşlarda prim artışına göre daha az oranda olmasına neden olmuştur. Netice olarak hasar geri dönüş hızlarına bakacak olursak kasko poliçelerinde trafik poliçelerine nazaran ortalama 3 katı hızlı hasar dosyası açılmakta ve neticelenmektedir. Ortalama dosya maliyetleri de trafikte ilaveten bedeni hasarların olması sebebiyle kasko hasarlarında daha düşük olmaktadır. Sektörel anlamda bu bilgiler ışığında kasko branşının önemi çok fazla olup, Türkiye Sigorta Birliği, TRAMER, Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi gibi kaynaklar sayesinde sektörel anlamda geçmişe nazaran daha sağlıklı data temini yapılabilmekte ve bu sayede kasko branşında sigorta şirketlerini de sigortalıyı da düşünen fiyatlamalar yapılabilmektedir.

Kasko sigortası, zorunlu trafik sigortasının aksine sigorta sahibinin kendi aracını güvence altına almasını sağlar ki; bu durum kasko ile trafik sigortaları arasındaki en önemli farktır.

SBN Sigorta olarak kasko sigorta poliçesinde temel olarak; yangın, sel ve deprem gibi birçok doğal afetin yanı sıra hırsızlık, çarpma, çarpışma, anahtar çalınması, kişisel eşya teminatı, yanlış yakıt dolumu gibi araç gelebilecek daha birçok riske karşı güvence sağlamaktayız. Bunun yanı sıra poliçe sahibi aracın hasarsızlığını bozmadan küçük ölçekli hasarları karşılayan Mini Onarım Hizmetinden, çok sayıda anlaşmalı servis istasyonu seçeneğinden, oto cam, ikame araç hizmetinden, 7 gün/24 saat hizmet sağlayan asistans yardımlarına kadar çok sayıda hizmetten yararlanma ayrıcalığına kavuşmaktadır.

Sektörel veriler ile SBN Sigorta verilerini karşılaştırdığımızda genel itibarı ile teminat gamı paralellik göstermekte olup, müşteri bazlı ürün ayırımlarımız da bulunmaktadır. Bunun yanı sıra muafiyetli poliçeler ve aracın trafikte kullanım durumuna göre süre kısıtlaması olan ya da km kriterlerine göre fiyatlama yapılan poliçe türleri de dönem dönem dikkate alınmış ve bu türden ürünler de sektör tarafından yapılmıştır. Günümüzde bu çalışmaların tekrar gündeme geleceğine inanıyorum. Bu durum sigorta ürünü kullanan sigortalıların da daha dikkatli kullanım yapması ve kullanım sıklığına göre prim ödemesi gerekliliği bilincini oluşturmaktadır. Gelişmiş toplumlarda kullandığın kadar vergi öde, kullandığın kadar prim öde örnekleri bulunmakta olup, sistem olarak artık ülkemizde de yavaş yavaş bu tür uygulamalar yaygınlaşacaktır inancındayım.

Branş bazlı ülkemizde sigortalılık oranlarına baktığımızda zorunlu poliçelerde dahi tüm yaptırımlara rağmen mevcut portföyün yaklaşık olarak yüzde 90’ının ancak sigortalanabildiğini görmekteyiz.

Eşleştirilebilir olması açısından 2016 yılı sonu verilerine baktığımızda trafikteki araç sayısının ancak yaklaşık yüzde 26’sı kasko poliçesi düzenlenerek sigortalanmıştır. Bu oran zorunlu trafik sigortaları için yüzde 90,7’dir. Oluşan bu farkın çeşitli sebepleri bulunmaktadır. Türkiye’deki gelir dağılımına baktığımızda kasko sigortası poliçelerinin prim tutarlarının araç sahipleri nüfusunun büyük bir çoğunluğu için yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Zorunlu trafik sigortası ile birlikte değerlendirdiğimizde bu durumun uygun olup olmadığına tekrar bakmalı ve gerekiyor ise bu konuda kolaylaştırıcı düzenlemeler yapılmalıdır.

Batılı toplumlarda olduğu gibi muafiyetli poliçe türlerini ürün anlamında daha cazip hallerde tüketiciye sunmanın yolları aranmalı. Aracın trafikte olma sıklığına göre kısa süreli poliçeler düzenlenmesi konusunda çalışmalar yapmalı ancak bu durumun ülkemiz şartlarında denetlenmesinin de yollarının aranması gerekmektedir. Bir diğer yapılması gereken belki de tüketici için zorunlu olan ve hasar/prim dengesinin uzun süredir olumsuz seyir halinde olması ve son yıllarda sigorta şirketlerine yükü nedeniyle zorunlu trafik sigortası primlerinin artış göstermiş olması sebebiyle trafik ile kasko sigortası poliçelerine birlikte bir değerlendirme yapılabilir. Gerçi bu uygulamaya yönelik geçtiğimiz dönemde çalışmalar yapıldı ancak sektör genelinde hayata geçirilemedi.

Sigorta sektörü olarak kasko sigortası kullanıcılarının algı ve beklentilerini sigortacı gözüyle bakacak ve değerlendirecek hale getirmeliyiz. Bunun için de öncelikle hasar maliyetlerini azaltıcı orijinal parça ile eşdeğer parça tercihi konusunda eşdeğer parçaya yönlendirme yapmalıyız. Bu konuda geçtiğimiz senelerde Hazine Müsteşarlığı’nın yayımladığı genelge kapsamında oto yedek parça üreticileri ve ithalatçıları ile birlikte sertifikalı parça çalışması yapmış ve çok az sayıda sertifikalı parça bu kapsamda olmakla birlikte bunu hayata geçirmiştir. Yaygın sertifikalı parça ve servis ağı ve bilinçli hasar süreci yönetimi öncelikle maliyetleri kontrollü hale getirmemizi sağlayacak ve bu durumda fiyatlamalarımıza sigortalı adına olumlu etki edecektir. Sektör olarak yapmamız gereken öncelikle çok sayıda ve maliyetli hasar yüksek prime neden olmaktadır, sigortalılarımızı bu bilince eriştirmeliyiz. Bu bilinçte olan sigortalı da sigortanın gerekliliğine inanacak ve yaygınlığına olumlu etkide bulunacaktır.

Ülkemizde rekabet denince öncelikli algı fiyatların en düşük seviyelere çekilmesi şeklinde oluyor. Sigorta sektöründe ise fiyatın oluşumunun en önemli etkeni hasar maliyetleri olmakta.

Halen hasar maliyetleri genel maliyetlere oranla çok önemli bir oranda gerçekleşmektedir. Trafik ve kasko branşlarında sektörün geçmiş senelerdeki yaşadığı zarar bu nedenle olmuş ve tüm branşlardaki toplam prim üretimini olumsuz etkileyerek genel anlamda zarar edilmesine sebep olmuştur.

Hasar maliyetlerini genel anlamda maliyetin belirli oranlarında gerçekleştirdiğiniz zaman ihtiyacı karşılayan teminat yapısı ve ürün çeşitliliği ve hizmet kalitesi ile doğru rekabet yapar hale geliyorsunuz. Bu nasıl gerçekleşir? Her ne kadar halen yabancı menşeili araç marka sayısı ve türü ülkemizde ağırlıklı olup, dövize bağlı olarak maliyetlere ciddi olumsuz etki etmekte olsa da öncelikle sektörde mevcut kasko poliçesi düzenlenen müşteri datası önem arz etmektedir. Daha önce belirttiğim gibi doğru data, doğru kurgulanmış bölgesel ve marka bazlı oto servis ağı, doğru hasar denetim ve sahte hasarlar için gerekli olan hızlı bilgi paylaşımı ve takibi önemlidir.  Bütün bunların sonucu belirlediğiniz maliyetleriniz daha uzun süreli ve doğru karar vermenizi sağlayacak ve neticesinde risk gruplarına göre doğru fiyatlama oluşacaktır.

Sonuçta sektör genelinde kasko poliçe sayısı belli olup her sene trafiğe çıkan araç sayısı da sektörün olabilecek büyüklüğüne veri teşkil etmektedir. Trafikteki araçların kasko sigortalarının düzenlenmesi ise çok az oranlarda olmaktadır. Dolayısı ile doğru fiyatlama ile daha büyük bir kesime ulaşılacağına inanıyorum.