Image

“Kurlardaki değişimin ve ÖTV artışının maliyetleri artırıcı etkisi kasko primlerine 2017 yılında da yansımaya devam edecek”

2013 yılı sonu itibarıyla hayat dışı sigortalar içindeki payı yüzde 33’lere varan kasko branşının pazar payı, azalma trendine girdi ve 2016 yılı sonu itibarıyla yüzde 17 olarak gerçekleşti. Gerek prim üretimi gerekse sigortalılık oranındaki değişimlere bakıldığında kasko için beklenen büyümenin gerçekleştiğini, sigortalılık oranının arttığını söylemek oldukça zor. 2012 yılından sonra gözlenen frekans düşüşünün de etkisiyle kasko branşı, 2013 yılından itibaren kârlı bir branş haline geldi.


2016 yılının son çeyreğinde hızla artan döviz kurunun ve artan ÖTV’nin etkisiyle kasko branşında bahar havasının 2017’de dağılabileceğini söyleyebiliriz. Kurlardaki değişimin ve ÖTV artışının maliyetleri artırıcı etkisi kasko primlerine 2017 yılında da yansımaya devam edecektir.

Yüksek potansiyeli hâlâ sürmekte olan branş için yıllar itibarıyla gerek ürün konsepti anlamında gerekse ürünle birlikte verilen hizmet anlamında farklılaşma olduğu görülüyor. Ayrıca gelişen teknolojilerin de etkisiyle satış kanalı tipinde görülen değişiklikler, kendisini öncelikle oto branşında gösteriyor. Belirli bir büyüklüğe henüz ulaşmamış olmakla birlikte internet kanalıyla satışların arttığını da gözlemliyoruz.

Genişletilmiş kasko poliçesi olarak sunulan ürünümüz, isteğe bağlı satın alınabilecek farklı teminatlar içeriyor. Allianz Türkiye olarak geniş bir ürün gamımız bulunuyor. Markalara özel ürünlerimiz, kısmi kasko ürünümüz de sunduğumuz diğer ürünler arasında yer alıyor. Kasko branşı ile teminat altına alınabilecek riskler farklılaşmadığından, hizmet ve teminat limitleri anlamında alternatif sunulabilir.

Farklı satış kanalları ile de sunulabilen iyi sürücü ile kötü sürücünün ayırt edilebildiği, ihtiyaç bazında teminatların seçilebildiği modüler ürünlerin motor sigortacılığına devam etmek isteyen sigorta şirketlerinin muhakkak göz önünde bulundurması gereken konular arasında olduğunu düşünüyorum. Artan yedek parça ve işçilik fiyatlarının primlere yansıdığı dönemlerde şirketler, sundukları ürünlerle birlikte verdiği ek hizmetleri farklılaştırmayı da düşünmelidir.

Sigortacılık farklı bir bakış açısı ile ele alınması gereken bir alan. Bu çerçevede Hazine Müsteşarlığı, Türkiye Sigorta Birliği ve öncü şirketlere önemli görevler düşüyor. Sigorta bilincinin gelişmesi adına yapılmakta olan pek çok aksiyonun beklenen faydayı henüz sağlayamadığı sigortalılık oranlarından da görülmektedir. Sektörün bu konuda birlikte hareket etmesi, ilkokul çağından başlayarak kişilerin akıllarında ve hayatlarında “kalıcı” bir yere sahip olmak için sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştirmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Sigorta bilincini geliştirmek ve inancı artırmak, devletin ve sigorta şirketleri ile ilgili tüm kurumların sorumluluğunu ortaklaşa üstlenmesi gereken, uzun vadeli bir proje ile mümkün olabilir. Ayrıca gelişen teknolojiye ayak uydurmak sigortacılık açısından da önem taşımaktadır. Dijitalleşme, hizmetin sunulduğu dağıtım kanalını, fiyatlandırmada kullanılan kriterlerin temin sürecini, hizmetin kalite ve süresini değiştirir. Dijital ortama ayak uydurarak sigortalılara her an, her yerde, tutarlı ve en kaliteli hizmeti sunabilen sigorta şirketlerinin daha geniş kitlelere güvence sağlayacağını düşünüyorum.

Şirketlerin “doğru fiyatla teminat verme” konusundaki bilgi ve algıları sektördeki yabancı ortaklı şirketlerin de etkisiyle farklı bir noktaya doğru ilerlemeye başlamıştır. Fiyatlarını istatistiki metotlar ile belirleyen şirketlerde artış olduğu gözlemlenmekle birlikte fiyatlandırma çalışmalarının istenen seviyede olduğu söylenemez.

Fiyata dayalı rekabet ortamlarında kârlılığın ve büyümenin sürdürülebilmesi zorlaşıyor ve tüm sektör bundan yara alıyor. Doğru ve tutarlılık arz eden fiyatlandırma politikaları sektör genelinde yaygınlaştığında sigorta sektörünün algılanış biçimini olumlu yönde etkileyecek, sektöre olan güven artacaktır. Bunun da sigorta katılımını, dolayısıyla güvenli büyümeyi destekleyeceğini düşünüyorum.