Image

“Sigorta şirketlerinin olası yıkıcı deprem sonrasında, ödeyecekleri tazminat tutarı çok daha yüksek rakamlara ulaşabilecek”

Doğal afetler, sadece ülkemizde değil tüm dünyada özellikle sigortacılık sektörü için büyük bir risk oluşturuyor. Dünya geneline baktığımızda son dört yılın en büyük doğal afet hasarının 2016 yılında yaşandığını görüyoruz. Bu rakamın yaklaşık 39 milyar Dolar olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Hasar rakamının içinde deprem, sel ve kasırga hasarı önemli yer tutuyor. Ayrıca ilerleyen yıllarda iklim değişikliğinin de etkisi ile bu rakamın daha da artması bekleniyor. Altını çizmek istediğimiz diğer bir nokta da teknoloji ile sigorta şirketlerini bekleyen tek büyük risk doğal afet riski değil, en az bu riskler kadar gelişen teknolojiyle birlikte ilerleyen yıllarda sigorta şirketlerinin siber risk, değişimin yönetilmesi gibi risklerle de karşılaşacağı öngörülüyor.


Marmara Depremi ve ardından gerçekleşen Düzce Depremi’nin üstünden 17 yıl geçti. Ancak o dönemde yaşanan maddi ve manevi kayıpların etkileri hala devam ediyor.  1999 Marmara depreminin ülke ekonomisine verdiği zarar düşünüldüğünde, beklenen İstanbul depremi sigorta şirketleri için çok büyük bir risk teşkil ediyor. Hiç kuşkusuz beklenen İstanbul depremi sadece sigorta sektörünü değil tüm ekonomik hayatı olumsuz etkileyecektir. Bu yüzden öncelikle sigorta şirketleri, ardından da bu konuda yetkili tüm kurum ve kuruluşlar riski çok iyi yönetmelidir. Aksi takdirde telafisi mümkün olmayan birçok sorun ortaya çıkacaktır.

Bilindiği üzere, 1999 Marmara depreminde sigorta sektörü ciddi bir sınav verdi ve bu sınavı başarıyla geçti. Ülkemizde o dönem deprem teminatı verilen poliçe sayısı sadece 655.870’di. 17 Ağustos Marmara Depremi sonrasında sigorta sektörü 632 milyon Dolar hasar ödemesi yaparak ekonomik kayıpların çok kısa süre de yerine konulmasına ciddi anlamda destek oldu.

Marmara Depremi sonrasında yürürlüğe alınan Zorunlu Deprem Sigortası poliçesi ve deprem tehlikesine karşı alınmaya çalışılan önlemler neticesinde, durum günümüzde daha farklı bir boyuta geldi.

DASK (Zorunlu Deprem Sigortası) kapsamında şu anda Marmara Bölgesi genelinde bulunan konutların %54 civarı sigortalı durumda. Sadece İstanbul’da 2 milyona yakın konutun DASK poliçesi olduğunu biliyoruz. Bununla beraber ihtiyari deprem teminatı verilen poliçe sayısı, ticari ve sinai tesisler için alınan deprem teminatı içeren poliçe sayısı da gün geçtikçe artıyor. Bu nedenle sigorta şirketlerinin olası yıkıcı deprem sonrasında, ödeyecekleri tazminat tutarı çok daha yüksek rakamlara ulaşabilecek.

Zorunlu Deprem Sigortası poliçesi olan sigortalıların tazminat ödemeleri DASK tarafından yapılacak. Bu nedenle DASK sürekli olarak reasürans kapasitesini artırıyor. Hasar ödeme kapasitesi, uluslararası büyük modelleme kuruluşlarının senaryolarına göre dikkatlice belirleniyor.

İhtiyarı deprem teminatı alan konutlar, ticari ve sinai kuruluşlar için de tazminat ödemesi, poliçe tanzim edilen şirket tarafından ödenecek. Bu nedenle sigorta şirketlerinin reasürans anlaşmaları ve rezervleri büyük önem taşıyor.

Bu kapsamda sigorta şirketleri katastrofik risk yönetimi ve reasürans koruma düzeyinin yeterliliği konusunda hazine denetimine tabidir. Sigorta şirketleri2010/2 sayılı Katastrofik Risklerde Yeterli Koruma Sağlanması ile Piyasayı Bozan ve Şirket Mali Yapılarını Olumsuz etkileyen Hususlarda Tedbir Alınmasına İlişkin Genelgeye göre hareket etmek zorunda olduğu için reasürans anlaşmalarının ve mali rezervlerin yeterli seviyede olduğunu düşünüyoruz.

Temennimiz böyle bir durumla hiçbir zaman karşılaşılmaması. Ancak Generali olarak ,felaket senaryoları üzerinde çalışıyor ve tüm iş birimlerimizin katıldığı düzenli testler yapıyoruz. Şirket olarak, en son teknolojiyi kullanarak data güvenliği, erişilebilirliğinin sağlanması hususunda son derece sistematik çalışmalar yapıyoruz. Bir hasar durumunda sigortalılarımızın can güvenliğinin sağlandığından emin olduktan sonra mümkün olan en hızlı sürede zarar tespiti yapıp hasarı tazmin etmek öncelikli hedefimiz.

Tabii ki, şirket olarak bizim de birden çok olağanüstü durum senaryomuz mevcut. 1999 depremi bize her anlamda ders oldu. Olası yıkıcı bir depremde o gün yaşadıklarımızdan çok daha fazlasını yaşayacağımızı tahmin ediyor ve en kötü senaryoya göre teknolojik gelişmelerinde yardımıyla, olağanüstü durum senaryoları hazırlıyor ve karşılaştığımız sorunları hızlıca çözmeye çalışıyoruz.