Image

“Finansal okur yazarlığın düşük olduğu ülkemizde çok fazla sayıda ve farklı isimlerdeki fonlar karar alma ve kıyaslama yapma anlamında sıkıntı yaratıyor”

Açıkçası böyle bir yargıya varmak için 10 yıl bile kısa bir süre.


. Diğer yandan iki değişken arasındaki ilişki üçüncü bir değişkene de bağlı olabilir. 10 yıllık dönem içinde net yatırım geri dönüşü ile fon adetlerinin gelişimi arasında anlamlı bir korelasyondan bahsetmek için bunu etkileyen global ve lokal ekonomik koşulları da birlikte değerlendirmek gerekir. Anlamlı bir ilişki bulunsa bile bu konuda kesin bir hüküm vermek için 10 yılın yetersiz olduğunu düşünüyorum. Portföy yöneticilerinin az sayıdaki fonlara daha fazla ilgi göstermesinin ve riski daha esnek bir fon portföyü içinde çeşitlendirmenin getiriyi olumlu etkileyebileceğini düşünmek makul görünebilir. Tabi burada fon sayısını düşük düzeyde tutacak yasal düzenlemelerin belli bir varlık türüne yatırım yapma koşuluna tabi olmayacak şekilde daha esnek fon türlerine olanak vereceğini varsaymak gerekiyor. Mesela Türkiye örneğine bakarsak fonların büyük çoğunluğunun belli bir varlık türünde minimum %80 sınırlamasına tabi olduğunu görüyoruz. Fonların önemli bölümünü böyle bir koşula bağlı olarak dizayn etmek esasında, Portföy yönetiminin elini de önemli ölçüde kısıtlayan bir faktör. İlgili varlığın performansına çok fazla bağlı olunmasına ve portföy yönetim becerisini daha sınırlı kullanmaya mecbur eden bir faktör. Belki de böyle bir çalışmayı yaparken sonuca varmadan önce sadece esnek (değişken) türdeki fonların performansını kıyaslamak daha anlamlı olabilirdi. Öte yandan fon sayısını çok fazla çeşitlendirmenin finansal okur yazarlığı zaten düşük olan ülkemizde katılımcıları ürküttüğünü, fonları ve içeriklerini birbirinden ayırdetmekte ve karar vermekte zorlandıklarını gözlemlediğimizi de belirtmek isterim.

Az önce ifade ettiğim üzere, finansal okur yazarlığın düşük olduğu ülkemizde çok fazla sayıda ve farklı isimlerdeki fonlar karar alma ve kıyaslama yapma anlamında sıkıntı yaratıyor. Bazen konunun profesyonelleri bile fonların isimlerine bakarak net bir fikre varamıyor. Fonların izahnamelerine, yönetim stratejilerine, hedef kriterlerine tek tek bakmak gerekiyor lakin katılımcıların çoğu böyle bir analizi yapacak bilgi birikimine sahip değil. Aynı zamanda katılımcılar fonlarını nasıl yöneteceklerini, ne zaman değişiklik yapacaklarını da takip edemiyorlar. Bu konuda şirketlerin kendilerine daha fazla yardımcı olmasını istiyorlar. Bunları göz önüne aldığımızda olabildiğince sade bir mevzuat içinde dolaylı birikim yönetim hizmeti vermeye daha uygun olan değişken türde fonlara ağırlık vermenin daha çözümcül bir yaklaşım olabileceğini düşünüyorum. Çok fazla sayıda ve birbirine benzeyen, belli bir varlık türünün performansına önemli ölçüde bağlı olan fonlar emeklilik şirketleri için operasyonel maliyetlerin ve iş yükünün artmasına, portföy yönetim şirketleri için daha fazla profesyonel kaynak kullanmalarına, yönetim becerilerini fon getirilerine daha sınırlı ölçüde yansıtmalarına, katılımcılar için de kargaşaya ve karar vermede sıkıntıya neden oluyor. Fon sayı ve çeşidinde sadeleştirmeye gitmenin tüm paylaşımcılar için avantaj yaratacağını düşünüyorum.

BES, OKS ve devlet katkıları için farklı fonlarla yürümeye mecbur olan sektörde daha az sayıda ve yönetimi daha az koşula bağlı olacak şekilde fon tür ve adetlerinde sadeleşmeye gitmenin pragmatik, maliyet azaltıcı, performans artırıcı, karar vermeyi kolaylaştırıcı  bir çözüm olacağını düşünüyorum. Fon değişiklik hakkının pek fazla kullanılmamasında, katılımcıların sisteme yabancı kalmalarının ve fon içeriklerine hakim olmamalarının bir faktör olduğunu söyleyebiliriz. Belki de katılımcılardan çok fazla şey bekliyoruz. Herkesin piyasa profesyoneli düzeyinde bilgi sahibi olmasını beklemek yerine katılımcıların ilettiği sorun ve şikayetlerden yola çıkarak fon sistematiğinde bir revizyona gitmek sisteme olan bağlılığı da artıracak bir faktör olabilir. Fon sayısının azaltılması, fon türlerinde sadeleşmeye gidilmesi sisteme olan konsantrasyonu artırabilir. Hatta belli bir varlık türüne yatırım yapan fonların her şirket tarafından ayrı ayrı kurulması yerine tüm şirketlerin aynı fonu katılımcılarına sunması, değişken fonların ise her şirket tarafından belli risk kriterlerine göre belli sayılarda ayrı ayrı kurulması çok daha basit ve sektörün gücünü birleştiren ortak bir çözüm olacaktır. Böyle bir yapıda likit fon, altın fonu, hisse fon, kısa vadeli tahvil fonu, orta vadeli tahvil fonu, uzun vadeli tahvil fonu, döviz fonu gibi fonlar tüm şirketlerin satışa sunduğu merkezi fonlar olabilir. Bundan başka her emeklilik şirketi farklı risk kategorisinde belli sayıda değişken fonu da emeklilik planlarında ayrıca satışa sunabilirler. TEFAS dediğimiz ortak platformda emeklilik şirketlerinin hak ve menfaatleri de kolayca takip edilebilir. Şirket değiştirme ihtiyacı ve bundan kaynaklanan iş yükü de böyle bir sistemde azalacak, şirketlerin tutundurma faaliyetleri ile hizmet kalitelerinde rekabet artacak,katılımcılar sistemi ve fonları kolayca benimseyecek, sisteme olan ilgili ve takip artacaktır.